Küba’da Rolling Stones Konseri

PAYLAŞ

Küba balesi kurucusunu kaybetti

 

Sosyalist Küba’nın başarılı olduğu çok sayıda alandan biri de kültür ve sanattır. Başkent Havana’da her gece size keyif verecek bir müzik/sanat organizasyonuna kolayca rast gelebilirsiniz. Mütevazi meblağlar karşılığında enfes Küba şarkıları dinleyerek güzel bir gece geçirmek için çaba ve maharet gerekmez. Adanın bir başka zenginliği de çok tanınmış balesidir. Ünlü balerin Alicia Alonso sayesinde dünya çapında üne kavuşan Küba balesi, 5 sene önce döndüğüm bu Karayip ülkesinden hala muhafaza ettiğim en keyifli hatıralar arasındadır. Benim dönemimde Alicia iyice yaşlanmıştı, gözleri de artık göremez durumdaydı, ama bale deyince her yerde hala onun borusu ötüyordu. Küba balesine uluslararası itibar kazandıran kıymetli sanatçı, 2019 yılında hayata veda etti. Şehrin en prestijli ve görkemli tarihi binalarından Büyük Havana Tiyatrosu onun adını taşıyor. Velhasıl, adı, ülkenin sanat abideleri arasına kaydolmuş oldu.

 

Havana geceleri müzik şölenidir

 

Havana konserler şehridir. Her ay, gidip izleyim diyeceğiniz birkaç konsere rastlarsınız. Hafta sonlarında özgün müzik dinleyebileceğiniz birkaç seçenek daima önünüzdedir. Küba’ya gittikten sonra keşfettiğim Buena Fe grubunu sahnede defalarca sıkılmadan izledim; Türkiye’de de dinlemeyi sürdürüyorum. Hotel Nacional’in yakınlarındaki Gato Tuerto’da genç opera sanatçılarından aryalar, ardından unutulmaz ispanyolca şarkılar dinlemek her zaman keyifliydi. 1970 li yılların İngiliz guruplarının müziğini tercih ederseniz, gideceğiniz adres Vedado’da, Submarino Amarillo’dur. Yanındaki parkta oturmuş John Lennon’un heykelinin kenarına ilişip dinlenebilirsiniz. Playa’daki, El Sauce’nin bahçesinde, mojito eşliğinde dinlediğim Kübalı müzik gruplarının hangisini sayayım? Havana’ya yolunuz düştüğü takdirde, kuruluşu 1950 li yıllara uzanan, Buena Vista Social Club’ın, hala zamana direnen 90’a merdiven dayamış üyelerinden müteşekkil (gençler ile takviyeli) efsane orkestrasını dinlemeden dönerseniz bir şeyleri eksik yapmış olursunuz. Cazseverler yakinen bilirler: Latin Cazı denince Küba’nın öne çıktığı kabul edilir.  Yine Hotel Nacional civarında, La Zorra y El Cuervo ile Paseo’da, Jazz Cafe’de, Kübalı caz guruplarını takdirle dinleyebilirsiniz. Küba cazının efsane ismi Chucho Valdes’i bir kez, emektar saksafonist Cesar Lopez’i ise birçok kez dinlemek nasip oldu. Miramar/Playa tarafında, Casa de la Musica, Cafe Miramar, Don Cangrejo ve Tocororo’ da, hafta sonları orkestra eşliğinde, rom/puro muhabbetleri unutulmaz. Havana’daki son senemde, özellikle gençlerin rağbet ettiği Fabrica de Arte Cubano trendi yükselen bir eğlence mekanına dönüşmüştü. Değinmeden geçmeyelim: Turistlerin rağbet ettiği tarihi La Tropicana ile Hotel Nacional’in içindeki Cabaret Parisien, sizleri,  adanın ve Latin Amerika’nın dans geçmişinde şöyle bir dolaştırır ve hafızanızda iyice bir yer edinir.

 

Rollings Stones ikinci kez Havana’da

 

Havana’da, görevin sonuna yaklaştığım dönemde, 2016 ilk baharında, ünlü Rolling Stones, Amerika kıtası konserlerine Havana’yı da dahil edince, tarihi bir fırsat ortaya çıkmış oldu. Kaç Türk vatandaşı Küba’da Rolling Stones konseri izlemiştir bana söyleyebilir misiniz ? Lafı uzatmayayım bu olağandışı gösteriyi maalesef kaçırdım. Tüm büyükelçilik personeli ve tanıdığım tüm Kübalı dostlarım, ücretsiz konsere yüz binin üzerinde Kübalının katılacağına işaretle, konser öncesinde ve sırasında, uzun saatler boyunca, kontrol edilemez dehşet bir kalabalığın içinde bulunmamam gerektiği hususunda beni ikna ettiler, çaresiz kaldım, konser böylece kaçmış oldu. Hepsine lanet okumayı sürdürüyorum. Rollings Stones, Havana’da, ilk kez, 2001 yılında, Karl Marx Teatro’da (5 bin kişilik kapalı salon) Kübalı hayranlarının karşısına çıkmış, Fidel Castro da izleyiciler arasındaymış.

 

Fırsat nasıl kaçmış ?

 

Konserden bir iki gün sonra, Ankara’da da görev yapmış Brezilya büyükelçisi, yakın dostum, Cesario’nun evinde düzenlediği öğle yemeği sırasında, iki misafir ile tanıştım. Paris’deki Brezilya başkonsolosu, kızı ile birlikte, Cesario’yu ziyarete gelmişler. Bana, Küba’yı pek beğendiklerini, Cesario sayesinde Rollings Stones konserini de izlediklerini, pek olumlu izlenimlerle Paris’e döneceklerini söylemezler mi? Meğerse konserin organizasyonunu bir Brezilya firması üslenmiş, bu sayede konseri sıkıntısız, ön sıradan, pek keyifli biçimde izlemişler. Derin hayal kırıklığımı Cesario’ya nakledince, bana, Latin Amerika ve Karayipler’de, tüm kilitli kapıları Brezilya’nın açtığını müstehzi bir ifadeyle dile getirdi. Daha sonraları, pek tanınmış bir gazetecimizin sırf konseri seyretmek amacıyla 1-2 günlüğüne Havana’ya gelip gittiğini öğrendim. Lanet okumakta haklı değil miyim?

 

Chucho Valdes, Lang Lang konseri kaçmadı !

 

Talihsiz konser ile dengelemek üzere, yaşadığım başarılı bir deneyimi de aktarayım. 2015 sonbaharında, Tarihi Havana’nın en güzel meydanlarından Plaza de la Catedral’de, dünyaca ünlü Çinli piyanist Lang Lang ile Latin Caz’ın doyeni Chucho Valdes’in birlikte çalacakları bir konser düzenlendi. Barack Obama’nın Küba açılımı çerçevesinde, Havana’daki ABD büyükelçiliğinin, 2015 yazında ve 54 yıl aradan sonra, yeniden açılmasını takip eden aylardı. İki ülke arasında barış rüzgârlarının esmeye başladığı bir dönemdi. Konseri, Küba Müzik Enstitüsünün desteğiyle özel bir Amerikan kuruluşu düzenlediğinden, bilet veya davetiye tedariki mümkün olmadı. Konserin başlamasından 5-10 dakika önce, kalabalığı yarmak suretiyle konser alanına tek başıma ulaştım, büyükelçi kimliğim işe yaradı, davetiyemi yanıma almayı unuttuğumu beyan ettim, protokol görevlileri devreye girdiler,  bana eşlik ederek en ön sıraya oturttular. Sıra dışı tarihi konseri en ön sıradan büyük keyifle izledim, televizyona yansıyan konser görüntülerinde yerimi aldım. Anlaşılan bazı üst düzey Kübalılar konsere gelmemişler, boş kalan protokol koltukları bize nasip olmuş. Başka bir izahat aklıma gelmiyor.

 

ABD’nin Küba’ya zulmü artık sona ersin!

 

Küba’dan ayrıldığım tarihlerde (2016 sonu), yani, komşu ülke ABD başkanı Barack Obama’nın ikinci döneminin sonlarında, 55 yıl süren Küba- ABD gerginliğinin sona ereceğine dair umutlar iyice yeşermeye başlamıştı. Trump’ın gelişiyle, 2017 yılından itibaren, maalesef, tekrar gerginliğe ve ambargo dönemine geri dönüldü. Demokrat Biden yönetimi ise, ne hikmetse Obama’nın Küba açılımından uzak durmayı tercih etti. Latin Amerika’yı arka bahçesi gibi algılayan Vaşington, bölgeye üvey evlat muamelesi yapmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz hafta (6-10 Haziran) Los Angeles’ de düzenlenen Amerikalar Zirvesine Küba, Venezuela ve Nikaragua, davet edilmediler. Bu ayrımcı tutum çok sayıda liderin zirveyi boykot etmesine yol açtı. Kültür ve sanat diyarı Küba’nın, Vaşington tarafından, Latin Amerika’nın batmış ve başarısızlığı kanıtlanmış iki ülkesi, Venezuela ve Nikaragua ile bir kefeye konulması hakikaten çok üzücü.

İlgili Yazılar
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir