Pyongyang Kulübü: Güney Kore’de Kuzey Kore’ye de Akredite Diplomatlar Grubu

PAYLAŞ

Büyükelçi (E) Erdoğan İşcan

 

Bu yazıyı Seul’de yerleşik, aynı zamanda Kuzey Kore’ye de akredite olan diplomatların gözünden Kuzey Kore’ye ilişkin gözlemleri aktarma amacıyla tasarladık. Ama, diplomasinin bazı özelliklerini kısaca tanımlayarak başlamanın da yararlı olabileceğini düşündük.

 

Her mesleğin kendine özgü nitelikleri var. Her meslek grubu mensuplarının, yeteneklerine ek olarak, o alanda eğitim almış olmaları ve uygulamada deneyim kazanmaları da, başarının kilit unsurları arasında. Diplomasi de böyle bir alan; özel eğitim ve deneyim, ulusal çıkarlara ve uluslararası barışa hizmetin olmazsa olmaz ön koşulları. Bu nitelikleri taşımayan aktörlerin diplomasi sahnesinde rol almalarının, başarısızlığın davetiyesi olduğu gözleniyor.

 

Diplomasi ve satranç

 

Diplomasi, uluslararası satranç oyununa da benzetilebilir. Çok boyutlu eğitim ve uygulama deneyimi gerektirir. Bunlara, diplomatın sosyo-kültürel birikimi, sağduyulu davranabilme kapasitesi ve yargılama yeteneği de eklenmelidir. Sanat yönü de olan bir meslek olarak tanımlanabilir. Diplomat, uluslararası alanda devletini temsil ediyor, ulusal çıkarlarını koruma sorumluluğunu üstleniyor. Diplomatın uluslararası sorunların çözümüne yönelik seçenekler üretmesi bekleniyor. Devletine bu kapsamda bilgi sağlıyor, tavsiyeler iletiyor, sonra da siyasi düzeyde alınan kararların sonuç alıcı yöntemle uygulanmasını sağlama yönünde çaba gösteriyor.

 

Diplomat bu tanımlamalara uygun karşıtları ile çoğunlukla çatışan çıkarlar temelinde müzakere eder ve ulusal hedeflerine uygun uzlaşılar sağlamaya çalışır. Bazı durumlarda da örtüşen çıkarları belirleyerek ittifaklar oluşturmayı amaçlar. Karşınızdaki diplomatların bilgili ve deneyimli, bulacakları açıkları değerlendirebilecek yeteneklere sahip oldukları dikkate alınmalı.

 

Diplomasi kamuoyu için ilginç bir alan. Bu alanda yazı, yorum ve görüş bolluğu var. Bunlar arasında doğrular da var, tartışılabilir görüşler de … Olsun, bu katılımcı demokrasinin bir koşulu olarak görülmeli. Yeter ki küçümseme ve aşağılama olmasın. Bununla birlikte, diplomasi ile ilgisi, uluslararası siyaset ve hukuk hakkında bilgisi ve deneyimi olmayanların temkinli davranmaları beklenir. Doktor olmayanların hastalığın tedavi yöntemleri hakkında görüş bildirmeleri gibi! Bilgiye, deneyime ve uzmanlığa saygı duymak gerekir.

 

Farklı bir diplomasi deneyimi: Kuzey Kore’ye akredite olmak

 

Diplomasi kariyeriniz boyunca dünyanın çeşitli bölgelerinde görev yaparsınız. Farklı siyasi coğrafyalarda, sosyal ve kültürel özelliklere sahip ülkelerde gözlemlerde bulunur, deneyim kazanırsınız. Madalyonun bir de diğer yüzü vardır. Görev yaptığınız ülkede, yokluklar ile mücadele etmeniz gerekebileceği gibi, iç ya da uluslararası çatışmalar nedeniyle güvenlik riskleri yaşayabilirsiniz. Bir de kendinizi farklı bir gezegende, dış dünya ile bağlantınız kesilmiş durumda bulabilirsiniz. İşte Kuzey Kore yaklaşık böyle bir görev yeri.

 

Doha, Frankfurt, Bonn, Viyana, Londra ve Cenevre’deki görevlerim sonrasında, büyükelçi düzeyinde ilk görev yerim Ukrayna oldu. 2004 sonunda gerçekleşen “Turuncu Devrim”den bir yıl sonra göreve başladığım Kiev’de, Karadeniz aracılığıyla komşumuz Ukrayna ile gelişen ikili ilişkilerimizi izledim. Soğuk Savaş sonrası dönemde doğu Avrupa’nın yeniden oluşan mimarisi bağlamında, Ukrayna’nın siyasi kimliğini arama çabalarını ve Rusya Federasyonu’nun hedeflediği uluslararası rolü gerçekleştirmeye yönelik girişimlerini gözlemek, ulusal çıkarlarımız uyarınca duyarlı dengeleri dikkate alan tavsiyeleri siyasi düzeye sunmak, heyecan verici bir deneyimdi.

 

Dört yılın sonunda Ankara’ya dönmeyi beklerken bir süre de Seul’de görev yapacağımı öğrendim. Böylece, Kore Cumhuriyeti’nin (Güney Kore) yanı sıra Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne de (Kuzey Kore) akredite olacaktım.

 

Kore’nin bölünmesinin öyküsü İkinci Dünya Savaşı öncesine uzanır. Kuzeyde ve güneyde farklı siyasi ve sosyo-ekonomik sistemlerin geliştiğini görüyoruz. 1945 sonrasında birleşme çabalarından sonuç alınamaz. 1950-1953 Kore Savaşı büyük yıkıma yol açar ve bölünme kalıcı olur. Aynı etnik gruba mensup bir ulusun bölünmesi bugün de devam eden büyük bir insani trajedi oluşturur.

 

Kore Savaşı’nda Kuzey’e Çin ve SSCB destek sağlar. Güney, ABD liderliğinde ülkemizin de dahil olduğu 16 ülkeden oluşan BM Komutanlığı tarafından savunulur. Savaş 1953’te Ateşkes Anlaşması (Armistice) ile durur. Bugüne kadar bir barış anlaşması yapılamamış. Dolayısıyla, tarafların hukuken savaşta olma durumu sürmekte. Seul’de ABD Sekizinci Ordu Komutanlığı karargahında toplanan BM Komutanlığı’na mensup 16 ülkenin diplomatik ve askeri temsilcileri Kuzey Kore ile ilgili gelişmeleri değerlendirmekte. Günümüzde savaş durumuna hukuken son verecek bir barış anlaşmasına yönelik çabaların geliştiğini izliyoruz.

 

Kuzey Kore’de diplomatik temsil

 

Kuzey Kore ile diplomatik ilişkisi olan devletler Pyongyang’da değişik yöntemler ile temsil edilmekte.

25 dolayında devletin Pyongyang’da yerleşik diplomatik temsilciliği bulunmakta. Diplomatik bölgede bir arada bulunan, kendi uydu sistemleri ile dış dünya ile iletişimi sağlayabilen diplomatik personelin kısa süreyle (genelde bir ya da iki yıl) görev yaptıkları bilinmekte.

 

25 dolayında devletin Pekin’deki büyükelçileri Kuzey Kore’ye de akredite. Avantajları, Pekin ile Pyongyang arasında doğrudan uçuşlar var. Ayrıca, Pekin’deki Kuzey Kore Büyükelçiliği ile doğrudan temas edebiliyorlar.

 

Türkiye’nin de dahil olduğu 20 dolayındaki devlet Seul’den Pyongyang’a akredite. Dezavantajları, Pyongyang’a Pekin üzerinden gidip dönmek durumundalar. Buna karşılık, savaşan taraf Güney Kore’den Kuzey Kore’deki gelişmeleri izlemek, bir avantaj sayılabilir.

 

Seul ile Pyongyang’ın karayolu mesafesi 195 km dolayında. Ancak, “devam eden savaş durumu” nedeniyle iki ülke arasındaki sınır (Panmunjom) kapalı olduğundan, karayolundan Pyongyang’a gidip dönmek mümkün değil. Seul-Pekin ve Pekin-Pyongyang uçuşlarının her biri yaklaşık 2,5 saat sürdüğünden, Seul’den Pyongyang’a gidiş-dönüş toplam uçuş süresi on saate ulaşmakta.

 

Pyongyang Kulübü

 

Seul’de Kuzey Kore’ye de akredite büyükelçilerin oluşturduğu “Pyongyang Kulübü” düzenli olarak toplanarak deneyim paylaşımında bulunmakta. Çalışma yemeklerine Güney Kore Dışişleri temsilcileri de davet edilmekte. Ayrıca, büyükelçiler Kuzey Kore ziyaretleri öncesinde ve sonrasında Güney Koreli muhatapları ile ikili düzeyde bir araya gelerek karşılıklı mesajları paylaşmakta. Bu uygulamayı bilen Kuzey Koreli muhataplar da, gelen mesajları not etmekte, dönüşte Güney Kore tarafına bilgi verileceğini bildiğinden, kendi mesajlarını da büyükelçiler aracılığıyla iletmekte. Böylece, “Pyongyang Kulübü” büyükelçileri iki Kore arasında dolaylı bir iletişim ağı oluşturmakta.

 

Pyongyang ziyareti

 

Pyongyang programımdan bir gün önce Seul’den Pekin’e gittim. Pekin Büyükelçiliğimiz’in desteği ile ertesi sabah Kuzey Kore Büyükelçiliği’nden vizemi aldım. Öğleden sonra Pyongyang’a uçtum.

Pyongyang havalimanına varışımda beni karşılayan mihmandar, orada bulunduğum sürece bana refakat etti, ayrılırken havalimanında uçağa binişime kadar beni izledi, temaslarımı düzenledi. Varışımda havalimanında alınan pasaport ve uçak biletim dönüş uçağına binerken iade edildi. Dolayısıyla, Pyongyang’da kalışım süresince üzerimde bir kimlik bulunmadı. Mihmandarım bunun bir sorun olmadığını söyledi. Sonuçta, hukuken de olsa Kuzey Kore ile savaş durumunda olan BM Komutanlığı mensubu bir devletin temsilcisi olarak orada bulunuyordum!

 

Kuzey Kore’de yabancı cep telefonu kullanılamamakta. Yerel görevlilerin kendi aralarındaki iletişim için bir sistemin bulunduğunu gördüm. Sorum üzerine, gerekirse otel odasındaki telefondan uluslararası arama yapabileceğim söylendi. Denemelerim başarısız oldu. Dolayısıyla, Pyongyang’da kalışım boyunca Kuzey Kore dışı ile bir iletişimim olamadı.

 

Tüm ödemelerimi Euro olarak yapmam talep edildi. Kuzey Kore parası (Won) satın almama izin verilmedi. Bana tahsis edilen 1980’li yıllara ait bir Mercedes için ve Pyongyang’da yabancıların kalabildiği tek otel olan Koryo’da ödemeleri Euro ile yaptım.

Sokakta yürümeme izin verilmedi. Bu arada, talebimin uygun görülmesi üzerine, mihmandarımın refakatinde bir metro istasyonuna gittim, metro ile izleyen istasyona seyahat ettim. Böylece, kısa süre için de olsa halkın durumunu yakından gözleyebilme fırsatı buldum. Genellikle bakımsız ve yoksul görünümlü halkın ürkek davranışlar içinde olması ve özellikle göz temasından kaçınması dikkat çekiciydi. Önceden izin alma koşuluyla fotoğraf çekmeme izin verildi.

Güven mektubu sunma töreni ve resmi temaslar

 

Pyongyang’a varışımda mihmandarım bir taslak resmi temas programı verdi ve ek talebimin olup olmadığını sordu. Seul’de katıldığım Pyongyang Kulübü toplantılarında, Pyongyang’ı ziyaret eden akredite büyükelçilerin Dışişleri Bakanı’nı ve ekibini akşam yemeğine davet etmesinin beklenen bir uygulama olduğunu öğrenmiştim. Dışişleri Bakanı ve ekibini akşam yemeğine davet ettiğimi belirttim. Mihmandarım yaptığı telefon görüşmelerinden sonra davetimin kabul edildiğini bildirdi.

 

Ertesi sabah Dışişleri Protokol Şefi ve Dışişleri Bakanı’nı ziyaretin ardından Yüce Halk Asamblesi Prezidyumu Başkanı (President of the Presidium of the Supreme People’s Assembly) Kim Yong-nam’a güven mektubumu sundum. Başkan, Kore yarımadasında barış ve güvenlik konularında Kuzey Kore’nin beklentileri ve koşulları hakkında uzun bir konuşma yaptı.

 

Kuzey Kore uygulamasında, büyükelçiler güven mektuplarını törensel işlevleri yerine getiren Prezidyum Başkanı’na sunmakta. Büyükelçilere “lider” ile görüşme imkanı verilmemekte. İlk lider Kim Il-sung, oğlu Kim Jong-il ve onun oğlu (şimdiki lider) Kim Jong-un, sistemin başında karar yetkisine sahip kişi. (*)

 

Aynı akşam, mihmandarımın yaptığı düzenleme uyarınca, Dışişleri Bakanı ve ekibini bir lokantada ağırladım. Gün boyunca yapılan resmi görüşmelerden sonra özel konuları konuşma tercihlerine saygı duydum. Esasen tüm muhataplar aynı konuşma notunu kullandıklarından görüşmelerde farklı bir görüş duymayı beklemek gerçekçi değil. Yemeğin hesabını öderken hizmeti yapan garsonlara teşekkür amacıyla küçük bir miktarı bırakma talebim reddedildi. Böylece, Güney Kore gibi, Kuzey Kore’de de bahşiş bırakmanın kabul edilmediğini anlamış oldum.

Bazı Kuzey Kore gözlemleri

 

Kuzey Kore halkı, yalnız devletin denetimindeki medyayı izleyebilmekte. Devletin sağladığının dışında bilgiye ulaşma imkanı bulunmamakta. İnternet devletin denetiminde sınırlı ölçülerde güvenilir seçkinler tarafından kullanılabilmekte. Yurt dışına seyahat imkanı çok sınırlı olan halkın kontrollü olarak Çin’in sınıra yakın bölgelerine gidebildiği bilinmekte.

 

Hukuk ve yargı güvencesi bulunmayan Kuzey Kore’de, ideolojik ihanetle suçlanma halk için temel bir kaygı oluşturmakta. Liderin öğretilerine uyum sağlayamamak ve liderin onuruna saygısızlık ile suçlanmanın ciddi sonuçları olduğu tahmin edilebilir.

 

Bu koşullarda, yönetime karşı örgütlü bir muhalefetin gelişmesini beklemek en azından bu aşamada gerçekçi görünmüyor.

Kuzey Kore deneyimi, bir anlamda zaman tünelinden geçişe benzetilebilir. Sanki tarihte bir başka zamana geçiyor, “incommunicado” kalınan dönemin sonunda yine zaman tünelinden geçerek bildiğiniz dünyaya dönmeyi bekliyorsunuz. Belki de günümüz dünyasında bu ölçüde benzeri olmayan bir deneyim.

 

Daha sonra Strazburg’da Avrupa Konseyi Nezdinde Daimi Temsilci olarak yaptığım görev ile tamamladığım diplomasi kariyerimin ilginç kesitlerinden biri.

(*) Güven mektubu sunma törenine ilişkin fotoğraflar APM/Fotoğralar (https://apm.org.tr/fotograflar/) sayfasında bulunabilir.

İlgili Yazılar
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir