Peru’da bir devlet başkanı daha görevden alındı. Peki bu sürpriz mi?
Yooo, vakay-ı adiye, yani sıradan bir gelişme, son 10 yıl içinde görevini tamamlayan olmadı ki. Cumhurbaşkanları görevden alındıktan sonra yerlerine, anayasa gereği, onlarla birlikte halk tarafından seçilen yardımcıları geçiyorlar. Ama kalan süreyi tamamlamak yardımcılara da nasip olmuyor. 2022 yılında Cumhurbaşkanı Pedro Castillo’nun görevden alınmasının ardından onun koltuğuna oturan yardımcısı, Peru’nun hanım Cumhurbaşkanı Dina Boluarte ekim ortasında Parlamento tarafından koltuğundan oybirliğiyle indirildi. Görev, bu defa, anayasa gereği Parlamento (tek kamaralı ve Kongre deniliyor) başkanı José Jeri’ye devredildi. Peru’yu 2026 ilkbaharında yapılacak seçimlere kadar yönetecek olan yeni lider Jeri 38 yaşında.
Liberal sağ Peru’da hakim zihniyettir
Peru’da sol düşüncenin hayli köklü olmasına rağmen iktidarların genellikle sağ siyasetçilere teslim edildiğine şahit oluruz. Liberal sağın Peru’da hakim zihniyet olduğu genel kabul görür. Bir sağ hükümet iktidardan inerse yerini başka bir sağ hükümet devralır deyişi Peru’ya aittir. Nitekim 2021 seçimlerini kıl payıyla sosyalist aday ( Pedro Castillo) kazanmış, ancak cumhurbaşkanı koltuğuna oturduğu andan itibaren her yönden yağan eleştirilerin hedefi olmuş, nihayetinde ilk yılın ardından sağın hakim olduğu Parlamento tarafından görevinden apar topar indirilmiştir. Yerine geçen yardımcısı Dina Boluarte solcu cumhurbaşkanının solcu yardımcısı olduğunu unutarak Meclis’te çoğunluğu bulunduran sağ partilerle işbirliği halinde görevini sürdürmüş ama siyaset değirmeninde öğütülmekten kurtulamamıştır. Boluarte, halk desteği en düşük seviyeye inen (yüzde 3-4), çeşitli skandallarla (Rolexgate vs.) anılan, yaygın protestolara sebebiyet veren, her daim eleştirilen oportünist cumhurbaşkanı olarak Peru tarihindeki yerini almış durumda. Geçtiğimiz yıllarda kendisine destek veren siyasi partilerin, 2026 seçimlerinin yaklaşmasıyla raf ömrünü tamamlayan başkan ile birlikte anılmayı istemediklerinden, desteklerini sonlandırıp Boluarte’yi koltuğundan indirdikleri kabul ediliyor.
Beklenildiği üzere Pedro Castillo süresini tamamlayamadı
2021 yılında düzenlenen seçimlerde, taşradan gelen, sosyalist, sendikacı öğretmen Pedro Castillo’nun, ülkede devrimci sol hareketi sona erdiren karizmatik müteveffa lider Alberto Fujimori’nin kızı Keiko Fujimori’yi, ikinci turda ve milim farkla(yüzde 50,5) yenerek cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması Peru’da, neoliberal sistemden ötürü bozulan gelir dağılımından muzdarip, taşrada mukim marjinal yerli halkın zaferi biçiminde algılandı. Sosyalist adayın bu istisnai başarısının diğer mimarı ise onun arkasında duran solcu parti “Peru Libre” idi. Ancak, 130 sandalyeli Meclis’te sadece 37 milletvekiline sahip “Peru Libre” nin desteğiyle Pedro Castillo’nun açıkladığı sol programı gerçekleştirmesinin pek zor olduğu herkes tarafından biliniyordu. Ben de “acaba 4 yıllık görev süresini kazasız belasız bitirebilecek mi” diye sormuştum (T24, 21 ekim 2021).
Güçlü oligarşi sosyalist cumhurbaşkanını ve arkasındaki partiyi bitirdi
Nitekim, neoliberal çevreler ve güçlü oligarşi hem Pedro Castillo’yu hem de “Peru Libre”yi bir iki yıl içinde darmadağın ettiler. Castillo halen hapiste ve anayasal düzeni bozmaya teşebbüsten yargılanıyor. Değişim, sosyal adalet ve milli egemenlik sloganlarıyla Castillo’yu iktidara taşıyan “Peru Libre”nin başındaki Vladimir Cerron ise, yargıyla başının derde girmesi üzerine, 2023 sonu itibariyle kayıplara karıştı, nerede olduğu bilinmiyor. Peru’nun geleneksel sağ partilerine alternatif mahiyetinde, marjinal bölgelerin partisi iddiasıyla, Küba’da tıp tahsili gören doktor Vladimir Cerron’un kurduğu solcu parti, seçtirdiği cumhurbaşkanı ile yardımcısının koltuklarından iki yıl arayla indirilmeleri ve kurucu başkanın kayıplara karışmak zorunda kalmasıyla büyük bir krizin içine yuvarlanmış vaziyette. Parti, 2026 seçimlerine kadar bu derin krizi aşabilir mi bilmiyorum.
Peru’da cumhurbaşkanlığı : ateşten gömlek
Geçtiğimiz hafta Fransa’nın eski cumhurbaşkanlarından Nicolas Sarkozy’nin seçimlerin finansmanı amacıyla Libya’dan para kabul etmek suçundan hapis cezasına çarptırılması ve cezasını çekmek üzere demir parmaklıkların ardına gönderilmesi yerli-yabancı medyada pek rağbet gördü. Sarkozy bir ilk olduğundan Fransız televizyonları, dünyadan örnekler vererek hapse giren liderleri öne çıkardılar. Oysa liderlerin yargılanmaları ve ardından hapse girmeleri Peru’da çok olağan. 1990-2000 döneminde uyguladığı pek sert askeri yöntemler neticesinde devrimci örgütlerden Aydınlık Yol (Sendero Luminoso-Shining Path) ile Tupac Amaru Devrimci Hareketini tesirsiz hale getirerek kötü bir şöhrete erişen Alberto Fujimori yıllarca hapis yattı. 2000 yılında 3. kez başkan seçildikten sonra patlak veren derin skandal üzerine ülkeden kaçmak zorunda kalan Japon asıllı politikacı, 2007 yılında Peru’ya iade edildikten sonra yargılandı ve 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı, 17 yılın ardından cezası affoldu, 9 ay sonra 2024 eylül ayında vefat etti.
Sabık cumhurbaşkanları VIP mahkum oldular
Son seçimlerin galibi sosyalist Pedro Castillo halen hapiste, cezası henüz kesinleşmedi. 2001-2006 arasında devlet başkanı olan Alejandro Toledo, ikamet ettiği ABD’nden ülkesine iade edildikten sonra yargılandı ve 2024 sonbaharında yolsuzluk işlerinden 20 yıl hapse mahkum oldu. Yine eski başkanlardan Ollanta Humala (2011-2016) geçtiğimiz aylarda 15 yıla mahkum edilerek cezaevine gönderildi. Bu şöhretli siyasiler başkent Lima yakınlarındaki Barbadillo adlı özel bir cezaevinde VIP mahkum olarak tutuluyorlar. 2006-2011 döneminde cumhurbaşkanlığı yapan Alan Garcia’nın, polisin tutuklamak üzere kapısına gelmesi üzerine tabancasıyla intihar ettiğini (2019) ilave edip Peru’da hapse konan başkanlar bahsini daha fazla uzatmadan kapatayım.
Peru’da ekonomi siyasetçilere rağmen rayında
Peru’ya dair bu denli iç karartıcı bir siyasi tablonun ardından bu And ülkesinde herhalde ekonominin dip yaptığı aklınıza gelecektir. Hayır öyle değil : Enflasyon kontrol altında (%2-3), işsizlik makul düzeyde, dış borç, bütçe açığı, cari açık gibi temel göstergelerde sıkıntı yok. Yargı bağımsız (siyasi iradenin emrinde değil), ekonomik alandaki kurumlar (Merkez Bankası vs.) bağımsız, kişi başı milli gelir 8 bin dolar düzeyinde. En önemli sorun gelir dağılımındaki adaletsizlik. Kırsal bölgeler daha geri kalmış ve daha fakir. Ancak fakirlerin oranı da her sene düşüyor, 2004 te %60 iken 2020 lerde %20’ye çekilmiş. Velhasıl ülkenin en zayıf tarafı yolsuzluk illetinden kurtulamayan siyaset kurumu ile toplumdaki derin siyasi kutuplaşma. 35 milyon nüfuslu Peru’dan yansıyan bu manzara Latin Amerika’nın genel durumuyla çelişmiyor. Başta “king” cumhurbaşkanı Trump olmak üzere, siyasi liderler itibariyle, bir kaç istisnayla, Amerika kıtasındaki 35 devletin karneleri fazla parlak değil.
