YÜZÜNCÜ YILINDA LOZAN

PAYLAŞ

Özden Toker

Babam, İsmet İnönü, tam bir asır evvel “Bütün güçlükleri yenerek, yalnız başımıza, büyük devletler karşımızda olduğu halde, Lozan Antlaşmasını imzaladığım gün, hayatımın en mutlu anıydı” demişti.

Savaş alanlarında kazanılan zaferlerin hemen ardından barışa ulaşmak ve bu durumu böylesine uzun zaman devam ettirebilmek uluslararası alanda örneği sık görülen bir başarı değildi.

Babama göre Mudanya Mütarekesinden sonra, Lozan Konferansı, ulusumuzun Avrupa ortasında davet edildiği büyük bir sınav olmuştu.

Bu sınavı 38 yaşındaki babam hem savaş meydanında hem de masa başında başarıyla sonuçlandırmıştı.

Dünya haritasında sınırlarımız çizilmiş, bu sınırlar içinde bağımsız bir Türkiye Devleti kurulmuş ve karşımızdaki dünyanın en büyük devletleri tarafından kabul edilmişti.

Bu çetin mücadelede onun en büyük desteği ise Ankara’dan onu hep izleyen, yol gösteren Büyük Atatürk olmuştu.

Babamın, uzaktaki bu eşsiz desteğinden başka yanında da özel bir yardımcısı vardı.

Annem Mevhibe Hanım. Babamın sevgili eşi, “Hanımefendisi”. Peki annem için Lozan ne ifade ediyordu acaba?

O tarihte 26 yaşındaki Mevhibe Hanım ile 38 yaşındaki İsmet Paşa 7 yıllık evliler. Hayatları hep birbirinden uzakta geçmiş. Babam çeşitli cephelerde savaşırken,annem cephe arkasında bir yerlerde eşinden haber beklemiş. Evliliklerinin ilk yıllarında yazdığı mektuplarda hep eşinin yanına, savaş alanlarına gitmeyi düşlemiş.

Şimdi İsmet Paşa değişik bir savaş içinde, siyaset mücadelesi veriyordu. Ve o hep arzu ettiği gibi, orada eşinin yanındaydı. Aslında iki genç birbirlerini orada keşfettiler, tanıdılar, buldular diyebiliriz.

İsmet Paşa 24 Temmuz 1923’te Lozan’da bir taraftan Türkiye’nin barış antlaşmasına imza atarken, diğer taraftan eşiyle, hayatları boyunca sıkı sıkı bağlı kalacakları bir başka anlaşmaya imzalarını atıyorlardı.

Ömürleri boyunca çağdaş bir Türk ailesi olarak, laik demokratik Türkiye Cumhuriyetine, Atatürk devrimlerine sadık kalacaklardı. Bizler gibi, milyonlarca Türk ailesi gibi hep sözlerinde durdular.

Atatürk, Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmişti. Babam ise Cumhuriyet ile beraber Atatürk Devrimlerini çağdaş Türk ailelerine emanet etti.

İlgili Yazılar
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir