Afrika ülkelerinde görevdeki bir lider anayasada değişiklikler yapılması icap ettiğini öne sürüyor ya da yepyeni bir anayasa hazırlanması gerektiğini iddia ediyorsa, bilin ki bu girişim hayra alamet değildir. Muhtemelen ikinci dönem cumhurbaşkanlığının sonuna yaklaşmaktadır, ama koltuğunu bırakmak istemediğinden, yeni bir anayasanın kabulüyle, kilometreyi sıfırlayarak iki dönem daha koltuğunu muhafaza etmek peşindedir. 15 yıldır Afrika’yı takip ederim, demokrasi, kuvvetler ayrımı, insan hakları, sosyal devlet, hukuk devleti vs. gibi onurlu ilkeler ileri sürülerek yenilenen anayasalar, pek çok örnekte, aslında devlet başkanının bir kaç dönem daha görev yapabilmesinin hukuki zeminini hazırlamak üzere girişilmiş planlı kötü niyetli çabalardır.
Seçimlerden önce anayasa değiştirildi
Bu defa, batı Afrika’daki eski Fransız sömürgelerinden Togo, aralık sonunda yapılacak iken ertelenen Parlamento seçimlerinin arefesinde, ülkesinin 65 yıllık başkanlık sistemini değiştiren ve parlamenter sisteme dayalı bir siyasi modeli benimseyen anayasa değişikliklerini geçtiğimiz nisan ayı içinde apar topar Meclis’ten geçirdi. Bu özlü değişikliklerden 10 gün sonra, 29 Nisan günü, 4 milyonu aşkın Togolu seçmen sandık başına giderek 113 milletvekilini ve bölgesel meclis üyelerini seçmek üzere oylarını kullandılar. Yeni anayasaya göre, bölgesel meclislere giren üyelerin oylarıyla bilahare belirlenecek senatörler yeni yasama organının ikinci “kamarasını” oluşturacaklar.
Togo’da iktidar 1967 yılından bugüne Gnassingbé ailesinde
Parlamenter rejime geçmeye karar veren Togo’nun siyasi tarihine baktığımızda ne görüyoruz ? Demokrasi açısından karşımıza gurur verici bir tablo çıkmadığı kesin. 1960 yılında bağımsızlığını kazanan Togo’da ilk 7 yıl bir kenara bırakıldığında, sadece iki devlet başkanı görüyoruz : Baba Gnassingbé ile Oğul Gnassingbé. 1967 yılında darbeyle iktidarı ele geçiren baba Gnassingbé ülkeyi ölünceye kadar yönetti. 2005 yılında askerler Togo’yu bu defa oğul Gnassingbé’ye teslim ettiler. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini arka arkaya kazanarak 19 yıldır ülkesinin dizginlerini elinde tutan 57 yaşındaki Faure Gnassingbé’nin görev süresi 2025 yılında sona erecek. Bu açıdan,Togo, baba-oğul iki liderin yarım asırdan fazla ülkenin kaderine hakim oldukları Gabon’u akla getiriyor. Günümüzde, 15 Afrika ülkesinde, mevcut devlet başkanları zaman sınırı olmaksızın görevlerini sürdürüyorlar. Oğul Gnassingbé muhtemelen zaman sınırına takılmadan ülkeyi yönetenler sınıfına dahil olmak amacıyla yukarıda bahsettiğim anayasa değişikliklerini gerçekleştirmiş olsa gerek.
Togo aniden başkanlık sisteminden parlamenter sisteme terfi etti
Togo’daki anayasa değişikliğinin tabandan gelen baskılar neticesinde ortaya çıkmadığı, yukarıdan aşağıya empoze edildiği çok net görülüyor. Başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçiş, kağıt üzerinde yasama erkinin daha güçlenmesi, kuvvetler dengesinde Parlamentonun daha öne çıkması, cumhurbaşkanının sembolik görevlerle yetinmesi manasına gelir. Dolayısıyla Togo’da muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarınin, seçmenlerin, otoriter Faure Gnassingbé rejiminin yerini parlamenter demokrasiye bırakmasından ötürü mutlu olmaları gerekmiyor mu? Durum hiç de böyle değil. Zira ülkede onyıllardır tüm seçimleri iktidar partisi kazanıyor, muhalefet daimi baskı altında, seçmenlerin sandıklara güveni kalmamış, seçimlere hile karıştırıldığı genel kanaate dönüşmüş. Bu koşullarda Faure Gnassingbé’nin, muhalefeti muhatap almadan, seçmeni bilgilendirmeden, sivil toplum kuruluşlarını yok sayarak, aceleyle ve oldu-bittiye getirerek Togo’yu parlamenter demokrasiye dönüştürmesini iktidar çevreleri dışında kimse satın almadı. Oğul Gnassingbé kendi pişirdi, kendisi yiyecek.
Muhalefet : Anayasal darbe karşısındayız
2018 yılında düzenlenen parlamento seçimlerini boykot eden muhalefet partileri bu defa söz konusu yanlışı tekrarlamayarak nisan 2024 seçimlerine katıldılar. Seçim öncesinde dayatılan, Meclis genel kurulunda sadece iki müzakere neticesinde onaylanan anayasa değişikliklerine karşı geldiler, anayasal bir darbe ile karşı karşıya bırakıldıklarını, değişikliklerin kabul edilemez biçimde hazırlanarak nihai hale getirildiğini, kamuoyu önünde tartışılmadan yukarıdan aşağıya empoze edildiğini anlatmaya çalıştılar , ancak seslerini duyuramadılar. Yurt dışında bulunan muhalif politikacılar, anayasal değişiklikleri değil tartışma, okuma imkanı dahi bulamadıklarını ileri sürdüler, halkı sokaklara çıkarak “diktatör” Faure Gnassingbé rejimine karşı tepkilerini ortaya koymaya çağırdılar.
Seçimleri batılı gazeteciler izleyemedi
Seçimler yabancı basına kapalı ve batılı gözlemci heyetlerine müsaade edilmeksizin gerçekleşti. Togo’nun üyesi olduğu Batı Afrika bölgesel örgütü ECOWAS, ilk aşamada, alelacele kabul edilen anayasal değişikliklere itiraz eder gibi yaptı, ardından geri adım atmak zorunda kaldı, seçimlerin baskı ortamında yapılmasına sesini çıkaramadı. Neticede, Afrika Birliği, Fransızca konuşan ülkeler Teşkilatı ve ECOWAS’ın, seçimlerin başarılı biçimde gerçekleştiğini duyurmalarıyla defter kapatıldı. Seçimlerden sorumlu kurum, seçimlere katılımın yüzde 60 seviyesinde olduğu açıklarken muhalif çevreler seçmenlerin yüzde 60’nın sandık başına gitmediğini iddia ediyor.
Oğul Gnassingbé ölünceye kadar iktidarda
İzleyebildiğim kadarıyla, Togo’da, siyasi koşulların bugünden yarına Gnassingbé’nin aleyhine dönmesi söz konusu değil. 29 nisan seçimleri neticesinde 113 milletvekilinin 108’ini kazanan Faure Gnassingbé, uzun yıllar ülkesinin yegane hakimi kalacak. Görev süresi 2025 yılında sona erdikten sonra, anayasaya getirilen son değişiklikler ile, cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakarak Parlamento tarafından, Mecliste çoğunluğu elde eden partinin başı sıfatıyla, “bakanlar kurulu başkanı” görevine (batıdaki tabiriyle başbakan) getirilecek ve bu yeni şapkasıyla, ülkesini zaman kısıtlaması olmaksızın, ölene kadar yönetecek.
İçeride eleştiriliyor dışarıda takdir görüyor
Öte yandan, ülke içindeki otoriter yönetimini eleştirdiğimiz Faure Gnassingbé’nin, Batı Afrika’da ard arda meydana gelen askeri darbelerin yol açtığı sorunların çözümünde başarılı bir arabulucu olduğuna geçtiğimiz yıllarda şahit olduk. Bölgesel örgüt ECOWAS ile darbeci ülkeler arasında diyaloğun kopmaması gerektiğini savunan, örgütün Nijer’e askeri müdahalesine karşı çıkan tecrübeli politikacının, Mali, Burkina Faso ve Nijer’deki askeri yönetimler nezdindeki yatıştırıcı girişimlerinden bölgenin kazançlı çıktığını hep birlikte gördük. Otoriter liderin dışarıda kaydettiği başarılı girişimleri, bundan böyle, içeride, parlamenter demokrasiye dönüşen Togo’da, fakir halkın menfaatleri doğrultusunda gerçekleştirmesini temenni ediyoruz.