Rast makamından, ünlü “Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar; sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses olarak kalacaksın” şarkısının güftesinin hariciye kökenli ünlü şairimiz Enis Behiç Koryürek’e ait olduğunu anımsayanlar olacaktır. İçinde bulunduğumuz Mart ayı, tanınmış şairimizin doğumunun 130ncu yıldönümü.
Yazın tarihimizde “Beş Hececiler” olarak tanınan, 12 Mart 1892 doğumlu şair Enis Behiç Koryürek’i birçoğumuz okul sıralarından anımsarız. Genç kuşaklar da umarım doğumunun üzerinden 130 yıl geçen böyle bir şairimiz olduğunu en azından duymuşlardır.
Enis Behiç Koryürek’in edebi kişiliği kadar yaşam öyküsü de oldukça ilginç. Hatta şairimizin bir film konusu olabilecek denli anılarla dolu bir yaşamı olmuş. Örneğin, ünlü şairimizin Budapeşte’de yaşayan ve Koryürek soyadını gururla taşıyan torunları olduğunu biliyor muydunuz? Koryürek 1913 yılında Mülkiye Mektebini birincilikle bitirdikten sonra Hariciye’ye girmiş. 1916-1919 yılları arasında, o yıllar Avusturya-Macaristan İmparatorluğunda yer alan Budapeşte Başkonsolosluğuna kançılar unvanıyla tayin olmuş. Enis Behiç burada Gabi isminde Fransız bir kadınla evlenmiş ve ondan Hasan adında bir oğlu dünyaya gelmiş.
Budapeşte’de görev yapmakta iken 1919’da Anadolu’da Mustafa Kemal’in önderliğinde Kurtuluş Savaşı başlayınca,“Ben Anadolu’ya geçmeye mecburum, vatan tehlikede” diyerek Fransız eşinden ayrıldığı ve oğlu Hasan’ı küçücük bir bebekken Budapeşte’de bırakıp Müdafaa-i Milliye saflarında görev yaptığı da sanırım şairimizin pek az bilinen bir yönü. Atatürk Ansiklopedisinde Koryürek’in yurda dönüşüyle ilgili olarak, Başkonsolosu yurda döndükten sonra, dönecek parası olmadığından üzüntü ile bu isteğini Macar Başvekiline açtığı, Başvekilin büyük bir incelik ile Enis Behiç’e altı adet safkan at hediye ettiği, Başvekilin makamından çıktığında atları satın almak isteyen kişilerin beklediği, şairin atların parasıyla Anadolu’ya ulaştığı kaydedilmektedir.
Yine Atatürk Ansiklopedisinde kayıtlı bilgilere göre, Enis Behiç Koryürek, 1935-1936 yıllarında Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğünün destekleriyle Avrupa’da göçlerin sebepleri ve demografik yapıya etkileri üzerine yazılmış, Leon Kawan, Liebman Hersch, Edward Rosset ve Edouard Herriot’un kitaplarının Türkçe’ye çevirilerini yapmıştır. Keza, Atatürk’ün okuyup beğendiği ve Türkçe’ye çevrilmesinin yararlı olacağını belirttiği, Fairfax Downey’in “Kanunî Sultan Süleyman” adlı eserinin Enis Behiç tarafından çevrildiği, eserin ilk baskısının 1975 yılında yapıldığı anılan Ansiklopedi’de kayıtlıdır.
İlk şiirlerini aruz vezniyle yazan Enis Behiç 1915’ten itibaren Ziya Gökalp’in etkisiyle hece vezniyle yazmaya başlamış, ulusal heyecanla dolup taşan şiirler kaleme almıştır. Böylece adı ünlü “Beş Hececiler” ile anılmaya başlanmıştır. Yazdığı kahramanlık şiirleriyle ulusal edebiyat döneminde önemli bir yer kazanmıştır. Çanakkale savaşları konusunda da “Çanakkale Manzumesi”ni ve “Ordunun Duası” şiirlerini yazmıştır.
Onun yurt sevgisi 1922’de Mudanya Mütarekesi üzerine yazdığı “Ey Türkeli” şiirine şöyle yansımış:
Ey Türkeli ben uzaktan gelen yorgunum,
Dinle beni ben de senin bir öz oğlunum:
Geceleyin çölde yalnız kalan yolcu bir
Solgun ışık fark edince nasıl sevinir,
Nasıl bütün ümidini bağlarsa ona,
Ben de öyle yad elinden baktım vatana
Sen uzaktın benden, fakat kalbim senindi,
Ey Türkeli, hasretin ta ruhuma sindi.
Koryürek Budapeşte’de bıraktığı oğlu Hasan’ı bir daha yıllarca göremez, hasretini oğluna yazdığı uzun mektuplarla dindirmeye çalışır. Bu yüzden Koryürek soyadını aldığı da rivayet edilir. 1949 yılında Ankara’da yaşamını kaybeder.
Oğlu Hasan, Fransız annesinin yanında bir Macar gibi büyür. 1956 Macar İhtilali sırasında tutuklanır, sonra serbest bırakılır. Türk vatandaşlığını korumaktadır. Bir ara Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini çevirir. Evlenir, dört çocuğu olur. 1978 yılında ne yazık ki rejimin baskısı nedeniyle hayatına kendi elleriyle son verir. Koryürek’in hayatı ve senelerce oğluna yazdığı mektuplar 2009 yılında değerli akademisyen Dr. Melek Çolak tarafından “Budapeşte’ye Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı. Kitap Türkologlar Edit Tasnadi ve Laura Pal tarafından Macarca’ya da çevrildi.
Neredeyse aradan yüz yıl geçtikten sonra Enis Behiç gibi atandığım Budapeşte’de onun iki torunu Agneş ve Vera Koryürek ile 2014 yılında bir etkinlikte karşılaştım. Koryürek soyadını övünçle taşıdıklarını söylediler. Hiç ülkemizi görmemiş ve Türkçe bilmeyen iki kız kardeşi bir haftalığına İstanbul’a ve Ankara’ya gönderdim. Dedelerinin Cebeci Mezarlığındaki kabrini, ayrıca Türkiye’de kalan akrabalarını ziyaret ettiler. Yunus Emre Kültür Merkezinde Türkçe kurslarına başladılar.
Enis Behiç Budapeşte’de iken Gül Baba Türbesinin Müzeye dönüştürülmesi için de önemli çalışmalar yapmış. Budapeşte’deki görevim sırasında Enis Behiç’in Türk ve Macar insanlarıyla, iki ülke ve kültürüyle kurduğu yakınlıkları ve bütün bunları içine alan trajik yaşam öyküsünü göz önüne alarak, Budapeşte’de uygun bir yere bir büstünün konulması için girişimlerim oldu. Doğumunun 130ncu yıldönümünde anısını yaşatacak etkinlikler düzenlenmiş midir bilmiyorum. Büstünü yaptırma düşüncesi sonuçlanmış mıdır, onu da bilmiyorum, kim bilir belki ileride gerçekleşir.
Ama hiç değilse, 130 yıl sonra, Ulusal Kurtuluş Savaşımız uğruna her şeyini bırakarak ülkesine dönen Enis Behiç’in hatırasına şunları söyleyebilir miyiz?
“Günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar geçse de, sen kulaklarımızda vatanseverliğin bir sesi olarak kalacaksın.”