2021 YILINDA ASYA-PASİFİK BÖLGESİ

PAYLAŞ

Refah-Güvenlik Paradoksu

 

Bölgede yaşam standartlarının ve refah seviyesinin yükselmesine rağmen nükleer çatışma riskinin giderek artması, refah-güvenlik denkleminde paradoksal bir durum oluşturmaya devam etmektedir. ABD ve Çin arasındaki askeri rekabetin sonucu olarak istemeden de olsa bir çatışmanın çıkması kadar, öngörülemez bir yönetime sahip olan Kuzey Kore’nin Güney Kore, Japonya veya ABD’ye nükleer bir saldırıda bulunma ihtimali de endişe yaratmaktadır.

 

ABD-Çin İlişkileri Soğuk Savaşa Doğru Evriliyor

 

Biden yönetiminin bu yıl iş başına gelmesinden sonra beklentilerin aksine yükselişe geçen küresel çaptaki ABD-Çin rekabeti soğuk savaşa doğru evrilirken, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Asya-Pasifik bölgesi, çok merkezli dünyanın yeni ekseni olarak varlığını iyice hissettirmiştir.

 

Mart ayında Alaska’da gerçekleşen ilk doğrudan temaslarına kameralar önünde karşılıklı ağır suçlamalarla başlayan ABD ve Çin üst düzey yöneticileri arasındaki diyalog eksikliği ve gerilim dolu retorik yıl içinde ilişkilere damgasını vurdu.  ABD ile Çin arasındaki rekabet uluslararası ticaret, dış yatırımlar, bilgi ve yeni teknolojiler,  bankacılık ve finans, enerji, uzay ve askeri sahalarda artarken, iklim değişikliği, Covid ve uluslararası terörle mücadele konularında işbirliği imkanları bulunuyor. Ancak ABD’nin demokrasi ve insan hakları alanında Çin’e yönelttiği suçlamalar ve Çin’in otoriter uygulamalarında daha da sertleşmesi nedeniyle üst düzeyli temaslarda geçmiş yıllara nazaran büyük bir boşluk yaşandı. İki büyük devlet lideri arasındaki ilk doğrudan temas, Biden’ın iktidara gelmesinden ancak 10 ay sonra, 15 Kasım 2021’de sanal ortamda gerçekleştirilebildi.

 

Çin’de İnsan Hakları İhlalleri

 

Sincan’da Uygur Türklerinin ağır insan haklarına ihlallerine ve kültür soykırımına uğraması ve Hong Kong’da liberal özgürlüklere imkan veren özerk statüye fiilen son verilerek toplum liderlerinin baskı ve tutuklamalarla sindirilmeye çalışılması, Çin’i uluslararası kamuoyunda ağır eleştirilerin hedefi haline getirdi. Türkiye maalesef Sincan’daki vahim insan hakları ihlallerine gereken tepkiyi göstermekte yetersiz kalmıştır.

 

Çin, Xi Jinping yönetimi altında iç yönetiminde giderek merkezileşmektedir. 2018 yılında yönetimde iki dönem kuralının kaldırılmasından sonra, komünist partisi kollektif karar geleneklerinden giderek uzaklaşarak tek adam yönetime doğru ilerlemeye devam etmektedir.  İkinci döneminin sonuna yaklaşan Xi Jinping’in Kasım ayında yapılan ÇKP kurultayında gücünü iyice pekiştirmesi, Çin’de önümüzdeki yıl yeni isim ve kadroların iş başına gelmesi umutlarını iyice ortadan kaldırmış ve Xi Jinping’e üçüncü bir dönem için iktidarda kalma yolunu açmıştır.

 

Tayvan Sorunu

 

Yıl içinde Tayvan üzerindeki Çin baskısı daha da artmıştır. Çin’in topraklarının ayrılmaz parçası olarak gördüğü Tayvan’la birleşme için, Xi Jinping’in siyasi kararları doğrultusunda gerekirse askeri çözümü seçenek olarak kabul ettiğini açıklaması ve Tayvan karasuları ve hava sahası çeperlerinde 2021 yılı içinde sık sık askeri tatbikatlar yapması, ABD ile bir çatışma riskini artırmış bulunuyor. ABD,  bir savunma paktıyla yükümlülük altında bulunmadığı Tayvan konusunda izleyegeldiği “stratejik muğlaklık” politikasını Çin’i caydırmak için yakın zamana kadar başarıyla kullanmış olsa da, güçlenen Çin karşısında bunu sürdürülebilmesi giderek güçleşmektedir. Biden yönetiminin 2021 yılı içinde Çin’in şiddetli eleştirilerine rağmen Tayvan’a 750 milyon dolarlık askeri malzeme satışı yapması ve Tayvan’ı Demokrasi Zirvesi’ne davet etmesi, uluslararası kamuoyunda bu ülkenin bağımsız statüsünün kararlı şekilde savunulmaya devam edileceğine ilişkin mesajlar olarak algılanmıştır.

 

Güney Çin Denizi

 

Çin’in Lahey Daimi Hakemlik Mahkemesi kararına rağmen bir takım tarihi Çin  haritalarına dayanarak hukuksuz şekilde Güney Çin Denizi’nin neredeyse tamamı üzerinde hak iddia ederek Vietnam, Filipinler, Tayvan, Brunei, Endonezya gibi ülkelerin egemenlik haklarını ihlal etmesi ve bu denizdeki sığlıklar ve kayalıklar üzerinde askeri tahkimatlar yaparak dünya deniz ticaretinin üçte birinin geçtiği tedarik yollarını bloke edebilecek konuma gelmesi bölge ülkelerini ve ABD’yi rahatsız ermektedir. ABD Çin’in tek taraflı oldu bittilerine karşı Batı Pasifik ve Güney Çin Denizi’nde gerçekleştirdiği FONOP devriyelerine bu yıl da devam etmiştir. Bölgede Çin’in baskısına maruz kalan ASEAN üyelerinden sadece Filipinlerin ABD ile askeri işbirliği bulunmaktadır.

 

Quad ve AUKUS

 

Lider Xi Jinping’in planları doğrultusunda Çin’in hızla donanmasını ve hava kuvvetlerini güçlendirmesi Batı Pasifik’te tedarik yollarını açık tutmak ve müttefiklerini savunmak durumunda olan ABD’yi yeni ittifaklar oluşturmaya yöneltmektedir. ABD’nin Çin’i dengelemek için Japonya, Avustralya ve Hindistan’la beraber kurduğu “Quad” ittifakı canlandırılırken, Eylül ayı ortasında bu kez ABD, İngiltere, Avustralya AUKUS adlı yeni bir ittifak kurarak Çin’e karşı nükleer boyutlu ikinci bir savunma hattı oluşturmuştur.

 

AUKUS’la Hint-Pasifik bölgesinde bir aktör haline gelen İngiltere’nin Japonya’da da ABD’nin yanı sıra sembolik bir donanma gücü tutmaya karar vermesi, bu ülkenin bölgede Çin’e karşı batı ittifakını güçlendirme konusundaki kararlılığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

 

AUKUS’un kuruluşu dünya kamuoyuna duyurulurken, Avustralya’nın eşzamanlı olarak Fransa ile sonuçlanma aşamasına gelen konvansiyonel denizaltı projesinden vaz geçerek ABD ve İngiltere ile yeni bir nükleer denizaltı projesine imza attığını açıklaması batı kampı içinde önemli bir kırılmanın ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Daha kısa süre önce müttefiklerine zamanlıca danışmadan Afganistan’dan sorunlu şekilde çekilen ABD’nin bu kez Fransa’yı bu şekilde dışlayarak zor durumda bırakması ABD’nin güvenirliği hakkında müttefikleri arasında, esasen var olan kuşkuları daha da derinleştirdi.

 

Ekonomik Cephe

 

“Kuşak ve Yol” (BRI), Asya Yatırım ve Kalkınma Bankası (AIIB) ve Bölgesel İşbirliği ve Ekonomik Ortaklık” (RCEP) projeleriyle bölgede ABD’ye karşı ekonomik üstünlüğe sahip olan Çin’i ekonomik alanda dengelemek için kurulan Trans-Pasifik Ortaklık’tan (TPP) ABD’nin Trump yönetimi döneminde ayrılmasından sonra yoluna Japonya’nın öncülüğünde “Kapsamlı ve İlerici Trans-Pasifik Ortaklık” olarak devam etse de istenen etkiyi yaratamamıştır. Biden yönetimi iç siyasi kaygılarla bu örgüte geri dönme konusunda tereddüt göstermektedir.

 

Büyüme oranı yüzde 6’lar seviyesine düşen ve nüfusu hızla yavaşlayan Çin’in 2030 yılında ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline gelmesi beklenmektedir.

 

Türkiye’nin Asya-pasifik Ülkeleriyle Ekonomik İlişkileri

 

Türkiye, Asya-Pasifik ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini geliştirme konusunda alınan kararlara rağmen, ihracatının yapısı ve ithal mallarına dayanan sanayisinin gereksinimleri nedeniyle istenen atılımı bir türlü gerçekleştirememektedir. Türkiye’nin Çin, Japonya ve Güney Kore ile dış ticaretinde mevcut önemli dengesizlikler 2021 yılında da devam etmiştir. Türkiye’nin ekonomik kaygılarla Sincan Uygur Türklerine karşı işlenen insan hakları ihlallerini gündeme getirmekten kaçınması önemli bir dış politika zaafı olarak göze çarpmaktadır.

 

Covid’le Mücadele

 

Çin’den dünyaya yayılan Covid salgınıyla mücadelede Asya-Pasifik ülkeleri Avrupa ve Amerika’ya nazaran daha başarılı bir performans göstermektedir. Covid’le mücadelede Çin zecri uygulamalarla sonuç alırken, Güney Kore, Japonya ve Yeni Zellanda şeffaflık ve iletişim teknolojilerini esas alan başarılı bir mücadele sergilemişlerdir. Covid salgınının bölge ekonomileri üzerindeki etkisi azalmakla birlikte, salgının Çin’deki bir laboratuardan yayıldığı konusunda ortaya atılan iddialar ABD-Çin ilişkilerini olduğu gibi, Avustralya-Çin ilişkilerini de olumsuz etkilemiştir.  Avustralya Başbakanı Scott Morrison’un bu yöndeki kuşkularını dile getirmesi ve Çin’den açıklama istemesinden sonra Çin 2021 yılı içinde Avustralya ihracat ürünlerine karşı örtülü bir ambargo uygulamaya başlamıştır.

 

Kuzey Kore Sorunu

 

2021 yılı boyunca Kuzey Kore kısa ve orta menzilli yeni füze atışları gerçekleştirerek bölgesel ve küresel barışa en büyük tehditlerden biri olmayı sürdürdü. Covid salgını nedeniyle sınırlarını dışa karşı kapatan Kuzey Kore’de başta gıda maddeleri, ilaç ve akaryakıt yetersizliği olmak üzere ağırlaşan  ekonomik sorunlar 2021 yılında kendisini daha çok hissettirdi.  Bu yılın son ayında iktidarının onuncu yılını kutlayan lider Kim Jong-un, zaman zaman ABD’ye alışılmış tehditler savurarak ülkesi üzerindeki uluslararası ambargoların kaldırılması çağrısında bulundu. Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması  ve yarımadada barış ve işbirliği ikliminin hakim olması konusundaki umutlar, Güney Kore’nin tüm çabalarına rağmen ABD-Çin çatışmasının artması nedeniyle bu yıl da bir kez daha suya düştü.

 

Myanmar

 

Şubat ayı başında Myanmar’da gerçekleşen askeri darbe bölgede demokrasi ve insan haklarının aldığı en büyük yara oldu. Yüzlerce insanı katleden, binlercesini hukuksuz şekilde hapsedip işkencelere uğratan Myanmar’daki darbecilere ASEAN ülkelerinden gereken tepkinin gelmemesi önemli bir zaaf olarak hafızalara işlendi. Myanmar’daki direnişin sembol ismi Aung San Suu Kyi’nin yılın sonunda askeri cunta tarafından beş yıl hapis cezasına çarptırılması bölge ülkelerinde olduğu gibi uluslararası kamuoyununda  da gereken tepkiyi görmedi. Bunda kuşkusuz Aung San Suu Kyi’nin geçmişte Rohingya  Müslümanlarına yapılan zulmü savunmasının da payı bulunmaktadır.

İlgili Yazılar
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir