Diplomatlığın On Özelliği

PAYLAŞ

Dışişleri Bakanlığımızın her yıl bir Büyükelçiler Konferansı düzenlediğini bilirsiniz. Konferans çerçevesindeki toplu resmi yemeklerden birinde, görenek olmuştur, en kıdemsiz meslek memuru ile en kıdemli meslek memuru birer konuşma yaparlar. Epey oluyor: kıdemli konuşmasını birkaç kez bana yaptırmışlardı. Ne yazık ki metinleri yok. Elimdeki bir iki nota bakarak doğaçlama yaptığım konuşmalardı bunlar. İlkinde diplomatlık mesleğinin on özelliğini ele almıştım. Elbette, bu sayı arttırılabilir, ben o gün aklıma gelen on tanesini dile getirmek istemiştim. Neler dediğimi tam olarak anımsamıyorum, ama saydığım on özelliği bir kağıda not etmişim. Onları günümüze göre yeniden ele alayım, dedim. Özellikleri önem değil, aklıma geliş sırasına göre yazmışım, yazdım.

 

Birinci özellik: Diplomasi para kazanmak için yapılacak bir meslek değildir. Yan geliriniz yoksa özellikle mesleğin ilk dönemlerinde sıkıntı çekmeye hazır olmalısınız. Evlenir, çocuğunuz olur, bütün aile tek maaşa bakarsa parasal sıkıntılarınız hiç bitmeyebilir. Diplomasi kendisi için yapılacak bir iştir. Diplomasi mesleği bir araç değil bir amaçtır.

 

İkinci özellik: Meslekte sana hangi işi veriliyorsa o işin dosyasını herkesten daha iyi bileceksin. Her meslekte olduğu gibi diplomasisi de değişik yollardan yükselmeye çalışan, giderek yükselen uyanıklar olur. Ancak tarihe olumlu geçecek diplomatlar dosyaların içinden gelenlerdir, yağcılar, yalakalar, siyasetçilerin peşinde koşanlar değil. Zaten o ikinci kesimin herhangi bir sorunu çözümlediği de görülmemiştir, meslekdaşlarının vicdanlarında mahkum olmakla kalırlar.

 

Üçüncü özellik göreve bağlılıktır. 24 saatte 25 saat çalışmaya hazır olmalısınız. Ayrıca diplomaside yaptığınız görev vicdanınız olmalıdır. Dosyanızı en iyi bilen kişi olarak görevin gereği neyse onu açıkca söyleyip savunmalısınız. Kaliteli hariciyelerin çalışma sistemi buna açıktır. Yükselmenizin engellenmesi korkusu ya da çeşitli kaygılarla dosyanın gereğini dile getirmezseniz görevinizi yapmamış olursunuz. Büyük devletler her zaman dosyasını bilen memurların omuzları üstünde yükselmiştir. Bakın tarihe, bunu göreceksiniz. Ancak memurdan liyakat değil sadakat bekleyen siyasal iktidarlar bunu göremezler.

 

Soğukkanlılık dördüncü özelliktir. Diplomaside duygularla hareket edilmez. Heyecana, telaşa kapılmak kişiyi hataya sürükler. Diplomatlık kendine hakimiyet, yüksek derecede otokontrol gerektiren bir iştir. Kendine hakim olan soğukkanlı olur. Soğukkanlılığa beceren de kendine daha çok hakim olur. Soğukkanlılık özellikle müzakerelerde, kriz anlarında olmazsa olmaz bir niteliktir.

 

Beşincisi belki de en önemli özellik: HER DEVRİN ADAMI DEĞİL HER DEVİRDE ADAM OLMAK. Diplomat dediğin değişen siyasal iktidarlara ya da amirlere göre eğilip bükülmez. Mesleğin kurallarına uyar ama kişiliğinden, insanı insan yapan ilkelerden ödün vermez. Bir diplomat, giderek herhangi bir bürokrat için Klaus Mann’ın Mefisto romanında anlattığı duruma düşmek ne kadar utanç vericidir? O romanda anlatıldığı gibi yükselmek için biat edenler bunu muktediri yönlendirebilecek konuma gelmek amacıyla yaptıklarını söylerek kendilerini savunurlar. Daha doğrusu kendilerini böyle aldatırlar, başkalarını da aldattıklarını sanarlar.

 

Elbette, iyi diplomat olmak için sadece kişilik sahibi olmak yetmez, teknik beceri de gerekir. Bu bağlamda ikna gücü meslek boyunca geliştirilmesi gereken bir özelliktir. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır derler. Ancak değişik şekilde konuşmanız da gerekebilir . Önemli olan karşınızdakinin sizi haklı bulmasa da sizin ciddi olduğunuza ve dediğinizi yapacağınıza inanmasıdır. İkna gücü dosyanızı iyi bilmenizi, muhatabınıza da iyi tanımanızı gerekir.

 

İkna gücüyle bağlantılı bir özellik de mesajlarınızı olumludan söyleyerek vermektir. Amacınız sorunu çözmek ise zart zurt etme, tehdit, bağırıp çağırma sonuç getirici yöntemler değildir. Saldırgan söylemler söyleyene anlık doyum sağlayabilir, iç politikada da bilinçsiz kesimlerden destek getirebilir, ama sorunu büyütmekten başka bir gerçek getirisi de olmaz. Bilinçsiz kamu oyu masaya vuran diplomatları çok sever. Gel gör ki, diplomatların hepsi kamu oylarına hoş görünmek için masaya vurursa masa kırılır. Kimse bunu düşünmez. Olumludan konuşmak sorunları çözmek için en iyi yöntemdir. Bazen savaş kaçınılmaz olabilir, ama savaş diplomatın son çaresidir, o zaman da askerler devreye girer. Eğer askerler baştan beri devrede olur, diplomasiyi yönetmeye yönelirse işler daha baştan karışır. Siyasiler kadar askerlerin de bu söylediğimizi anlaması gerekir.

 

Diplomatlık sabır, sebat ve azim ister. Holbrooke, “Diplomasi, bir tema üzerinde sonsuz çeşitlemeler yapan caz müziği gibidir.” demiştir. Bazı konular vardır ki, bir an önce sonuç alayım derken daha da karışabilir, aleyhinize dönebilir. O konunun çevresinde dönüp durmak çözümün aceleye getirilmesinden daha doğru olabilir. Diplomaside bir an önce sonuç almak değil, sonuç almak vardır. Bazen sonuç almak onyıllar sürebilir. Hedefleriniz belliyse sabır, sebat ve azimle çizgi değiştirmeden ilerlemeye çalışmanız gerekir. Bir devletin kurumsal süreklilik gerektiren bu tür bir dış politika konusunda sabır, sebat ve azmini cisimleştiren görevlileri diplomatlardır. Saydığımız nitelikleri taşımayan kişilerin de diplomaside başarılı olmaları güçtür.

 

Biraz da eğlenceli bir özellikten söz edelim. Üst düzey bir diplomatın söylediği, düşündüğü, yaptığı birbirinden ayrıdır. Karşı taraf onun iç kalesine girememelidir. Bu düzeydeki bir diplomat ne söyleneceğini, söyleyeceğini bilir, ama bildiğini her zaman söylemez. Bazen diplomatın bir şey söylemeden uzun uzun tatlı ya da acı konuşması da gerekebilir. Bu nedenle diplomata birkaç dilde susmasını bilen kişi de derler. Bütün bunlar diplomatın dil oyuncusu olmasını gerektirir. İyi konuşabilmek ve yazabilmek iyi diplomatlığın gereğidir.

 

Onuncu özelliğin önemi günümüzde iyice artmıştır: diplomatın iyi yetişmesi gerekir. Dışişleri Bakanlıklarına kolay olmayan sınavlarla girilir. Büyükelçiliğe yükselmek için değişik görevlerde en aşağı yirmi yıl çalışmak, yani iyice pişmek gerekir. Elbette, diplomatların iyi yetişmiş olması gerektiğini anlamak için de iyi yetişmiş olmak, iyi yetişmiş olanlara yönelik gizli ya da açık haset duygularından arınmış olmak gerekir. İyi yetişmemiş siyasiler diplomatlığı önüne gelenin yapabileceği bir iş olarak görür, küçümserler. Büyükelçilikleri de yandaşlara dağıtılan ulufe gibi değerlendirirler. Bu anlayışta olan yönetimlerin dış politikada başarılı olabildikleri görülmemiştir.

 

Bu genellemeleri Türkiye özeliyle karşılaştırmak işini de siz yapın ! Eğlenceli olabilir.

 

*Bu yazı 0 Ocak 2021 tarihinde T24’de yayınlanmıştır

 

İlgili Yazılar