Tufan Erhürman’ın seçimi bir umut mu, yoksa yeni bir hayal kırıklığı mı doğuracak?

PAYLAŞ

Kıbrıslı Türklerin son seçimde Cumhurbaşkanlığı görevine getirdiği Tufan Erhürman, adada yeni bir siyasal tonun habercisi olarak görülüyor. Seçim sonrası yaptığı ilk açıklamada, “Bu seçimde kaybeden yok. Kıbrıslı Türk halkı kazandı, kardeşliğimiz kazandı.” sözleriyle birleştirici bir mesaj verdi. Ancak Kıbrıs’ın derin jeostratejik yapısı, sadece iyi niyetli söylemlerle değişmeyecek kadar karmaşık.

Erhürman, “Siyasi eşitlik kırmızı çizgimdir” diyerek masaya iki eşit taraf olarak oturmak istediğini vurguluyor. Ancak adanın güneyinde gelişen askeri, enerji ve diplomatik dengeler, bu isteği zora sokan bir tablo çiziyor.

Silahlanan Güney ve Artan Askeri Yoğunluk
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) bugün sadece bir AB üyesi değil; aynı zamanda Doğu Akdeniz’in en yoğun askeri altyapısına sahip bölgelerinden biri haline geldi. “Adanın Türk işgalinden temizlenmesi” fikri başta GKRY Cumhurbaşkanı olmak üzere bazı siyasetçiler ve sivil toplum çevrelerinde hala yüksek sesle dile getiriliyor.

Ada üzerinde İngiltere’nin iki egemen üs bölgesi bulunuyor:

Akrotiri (RAF Akrotiri) – Limassol yakınlarında yer alıyor; İngiliz Hava Kuvvetleri’nin yanı sıra ABD istihbarat birimleri tarafından da aktif olarak kullanılıyor.

Dhekelia – Larnaka yakınlarında; İngiliz kara unsurları ve lojistik birimleri için önemli bir merkez.

Bu üslerin çevresinde ABD’nin elektronik gözetleme tesisleri, Fransa’nın hava desteği altyapısı, İsrail ile ortak savunma çalışmaları ve son dönemde Hindistan’ın radar ve savunma teknolojisi yatırımları da dikkat çekiyor.

Kısacası, ada artık sadece bir “AB üyesi ülke” değil; Batı’nın ileri karakolu konumunda. Coğrafi olarak Türkiye, Mısır, Suriye, İsrail, Lübnan ve Filistin kıyılarına ve hatta İran’a da bu kadar yakın bir noktada olması, Kıbrıs’ı adeta “Doğu Akdeniz’in doğal uçak gemisi” olarak değere bindirdi.

Enerji ve Tek Taraflı Paylaşım: Ortaklık Nerede?
Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının toplam değerinin 30 ila 40 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Rum yönetimi, bu kaynakları işletmek için ExxonMobil, TotalEnergies, ENI gibi dev enerji şirketleriyle tek taraflı anlaşmalar yapıyor.

Kıbrıslı Türklerin ne söz hakkı var ne de payı.

Enerji politikaları tamamen “tek egemen – tek devlet” anlayışıyla yürütülüyor.

Üstelik Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan’la birlikte doğalgaz, petrol ve elektrik hatlarını bağlayacak dev projeler üzerinde çalışıyor:

EastMed boru hattı projesi

EuroAsia Interconnector elektrik hattı

Ortak gaz sıvılaştırma ve LNG altyapıları

Ancak bu projelerin hiçbirinde Kuzey’in fikri alınmadı. Kıbrıs Türk halkının enerji zenginliklerinden eşit faydalanması gerektiği yönündeki Erhürman’ın talebi, bu ortamda kağıt üzerinde kalma riski taşıyor.

AB Başkanlığı ve Diplomatik Hamleler
Yakında başlayacak olan GKRY’nin Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı, adanın kuzeyi açısından başka bir sınav anlamına geliyor. Güney, bu fırsatı kendi “devlet statüsünü” uluslararası arenada güçlendirmek ve Kıbrıslı Türklerin diplomatik görünürlüğünü daha da kısıtlamak için kullanabilir.

Avrupa Parlamentosu’nda kısa süre önce “1974’te kaybolan Rumlar” için anıt dikilmesi, Rum tarafının uluslararası alanda sembolik üstünlüğünü perçinledi.

Üstelik Güney Kıbrıs liderinin geçtiğimiz günlerde Atina’da yaptığı konuşmada “Kıbrıs’ın nihai çözümünün Helen topraklarının birleşmesiyle mümkün olacağı” yönündeki ifadeleri, federasyon fikrine dair en ufak bir vurgu içermiyordu.

Bu söylem, Kıbrıslı Türklerin eşit ortak değil, azınlık olarak görülmeye devam edeceğini açık biçimde ortaya koyuyor.

Türkiye’nin Rolü ve Stratejik Denge
Bu koşullar altında, Türkiye’nin KKTC’nin iç işlerine karışmadan, dış politika ve güvenlik alanlarında çok yakın bir istişare ve işbirliği içinde olmayı sürdürmesi stratejik açıdan doğal bir sonuç.

Ankara’nın en kötü senaryoya göre kendi savunma ve diplomasi planlarını sürdürmesi, hem adadaki Türk varlığının hem de Doğu Akdeniz’deki denge politikasının sigortası olacaktır.

Çünkü mevcut jeopolitik manzara, yalnızca bir “çözüm süreci” değil; aynı zamanda enerji, güvenlik ve nüfuz mücadelesinin sahnesidir.

Son Söz
Erhürman’ın seçimi adaya bir umut havası getirdi; fakat realiteler sert. Güney’in militarizasyonu, tek taraflı enerji politikaları ve AB desteğiyle yürütülen diplomatik hamleler, eşitlikçi bir müzakere zemininin şimdilik uzağında olduğumuzu gösteriyor.

Umarım yanılıyorumdur. Siyaset bazen en beklenmedik anlarda kapılar açar.

Ama Kıbrıs söz konusu olduğunda, GKRY tarafının siyasi zihniyetine dair kuşkularımı koruyorum.

Eşitlik, adalet ve ortak yönetim temennisiyle…

İlgili Yazılar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir