Balkanlar’ın Siyasi Çınarı Milo Djukanoviç Sonunda Kaybetti
Karadağ, Adriyatik Denizi kıyısındaki sayfiye şehirleriyle tanınan şirin, küçük, dağlık bir ülke. Nüfusu 700 bine yaklaşan bu Balkan ülkesinin yakın siyasi tarihine baktığımızda bir siyasetçinin olağan dışı bir yer kapladığı dikkat çeker. 1991 yılından günümüze Karadağ’ı Milo Djukanoviç neredeyse tek başına idare etmiştir diyebiliriz. 1991 yılında, 29 yaşında, genç bir komünist lider iken, Karadağ’ın dizginlerini ele geçiren “Milo”, 32 yıl sonra, 2 nisan 2023 günü düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. turunda genç rakibine yenildi. Bu mağlubiyetin ardından partisinden (DPS) istifa etti, 61 yaşında kendisini emekliye ayırdı. Çok da iyi de yaptı. Kendisine ve ülkesine hayırlı uğurlu olsun. Belgrad’da ki görevim (2003-2008) dolayısıyla yakinen tanıma fırsatı bulduğum, görev sonrasında da izlemeyi sürdürdüğüm Karadağ bakımından, bir dönemin kapandığını ve yepyeni bir dönemin başladığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Budva ve Kotor’ da deniz ; Tara nehrinde rafting : Karadağ
Karadağ’ın orijinal adı Crne Gore, manası kara (siyah) dağ, dünyada Montenegro ismiyle tanınıyor. Montenegro kara dağın İtalyancası. Osmanlı’dan önce bölgede İtalyan şehir devletleri hakim imiş, adı oradan kalmış. Karadağ gerçekten şirin, yemyeşil bir ülke. Budva, Kotor gibi sayfiye şehirleri yaz aylarında çok rağbet görür. Ülkenin güneyindeki Arnavutluk sınırından kuzeye doğru, kıyı şeridini takip ederek, deniz manzaralı ve keyifli kıvrıla kıvrıla bir yolculuk sonunda, 4-5 saat içinde Hırvatistan sınırına ulaşabilirsiniz (294 km). Kıyılardan doğu istikametinde ülke içlerine doğru yöneldiğinizde dağlık alanlar başlar. Raftingcilerin Tara nehri, milli parkları, kayak merkezleri ile Karadağ keşfedilmemiş turistik cazibedir. Daniel Craig’in Casino Royal adlı James Bond filminin Karadağ’da çekilmiş olduğunu bu vesileyle hatırlatalım. Karadağ boşnakları Rozaje şehri ve civarlarında yerleşmiştir.
Milo’nun kariyeri : 7 dönem başbakan, 2 dönem cumhurbaşkanı
Milo ile ilk karşılaşmam, nezaket ziyareti vesilesiyle, 2003 yılı ilkbahar aylarına rastlar. O dönemde Karadağ, Sırbistan ile beraber, Yugoslav Federal Cumhuriyetini oluşturan iki cumhuriyetten biriydi. Daha doğrusu Yugoslav Sosyalist Federal Cumhuriyeti (YSFC) bünyesinden, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Makedonya’nın sancılı biçimde ayrılmaları sonrasında, ardıl kalan Yugoslavya idiler. Bir-iki yıl sonra, ülkenin adı Sırbistan ve Karadağ olarak değiştirildi. Milo’nun, 90’lı yılların başında, Sırbistan’ın ürkütücü lideri Slobodan Miloseviç’in desteğiyle, YSFC bünyesindeki Karadağ’ın başbakanı olarak, çok genç yaşta siyasi hayata atıldığı biliniyor. Müteakip yıllarda, Miloseviç’in uluslararası toplum ile ters düşmesini fırsata çevirerek, Sırbistan ile araya mesafe koymayı tercih eden Milo’nun yıldızı, Belgrad ile bir daha ilelebet barışmamıştır. Milo, 32 yıl ülkesinin başında kalmış, 7 dönem başbakan ve iki dönem cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkesine hizmet etmiştir.
Milo’nun başarısını Miloseviç’e ve Sırp milliyetçiliğine karşı durmasına borçludur
1.96 cm boyundaki Milo gerçekten karizma sahibi, etkileyici, kendine fazla güvenen, eski Yugoslav ekolünden bir siyasetçi. Yüzde 85’i sırp kökenli, 700 bin nüfuslu, bağımsız olmayan küçük bir ülkenin lideri olmasına karşın, 8 milyonluk Sırbistan’a kafa tutardı. Ülkenin para birimini fiilen değiştirmiş, Sırp dinarından vazgeçerek euro’yu tedavüle sokmuştu. Sırbistan Ortodoks Kilisesine karşı Karadağ Ortodoks Kilisesini öne çıkarırdı. Başkent Podgoritsa sokaklarında, kaçak amerikan sigaralarının tezgahlarda alenen satıldığını görünce pek şaşırmıştım. Sigara kaçakçılığı işlerinin Milo’nun ekibi tarafından yönetildiği söylenirdi. Sigara konusu herkesin bildiği bir sır gibiydi. Milo diplomasi işlerini de iyi beceriyordu : Belgrad’ın can düşmanı Kosovo ile iyi komşuluk ilişkileri geliştirmiş, Bosna savaşında “Sırp kasabı” Miloseviç’e karşı bloğun yanında yer almış, Boşnak ve Hırvat liderlerle yakın dostluklar tesis ederek Belgrad hariç tüm komşu ülkelerin güvenini kazanmıştı.
Karadağlı mı ? Sırp mı ?
Karadağ bağımsızlığını Milo Djukanoviç borçludur denilirse, bu beyan kısıtlı abartmadır. “Sırbistan ve Karadağ” adlı ortak devletin devamı için Belgrad’ın sergilediği çabalar ve sunulan tavizler Milo’yu tatmin etmemiş, neticede 2006 yılı baharında Avrupa Birliğinin gözetiminde gerçekleştirilen referandum neticesinde (yüzde 58 oyla) Karadağ bağımsızlığını kazanmıştır. Referandum vesilesiyle Karadağlı kimliğinin yoğun biçimde tartışıldığını hatırlıyorum. Milliyetçi Sırplar, “Karadağlı diye bir kimlik yoktur, bunlar sırptır” diye iddia ederler. Hakikaten aynı ırk, aynı lisan, aynı mezhep söz konusudur. Ancak bu ortak unsurlara rağmen tarihin bir döneminde (1878 ila 1918) yanyana iki ayrı Sırp devleti olarak varlıklarını muhafaza etmişler, YSFC içinde de iki ayrı cumhuriyet olarak kalmışlardır. Öteyandan, Miloseviç politikalarından ötürü, Sırbistan’ın uluslararası toplumun hedefi haline dönüşmesi, yaptırımlara maruz kalması, itibar kaybetmesi, Karadağ halkının Sırp kimliğinden uzaklaşmasında etkili olmuştur. Karadağ vatandaşlarının kimliği polemiği, Sırp mı, yoksa Karadağlı mı oldukları tartışması hala devam etmekte olup, bugünden yarına sona ermeyecek hassas bir mevzudur.
Milo, Boyko Borisov’u hatırlatıyor : Hem batılı hem şaibeli olmak
Milo Djukanoviç, bağımsızlık ertesinde, ülkesinin yönünü tamamen batıya çevirmiştir. Onun önderliğinde, Avrupa Birliği üyeliği yolunda ciddi ilerleme kaydedilmiş, Karadağ, 29. üye olarak NATO’ya katılmıştır (2017). Karadağ’ın NATO tercihi, Sırbistan ve Rusya’da tabiatıyla ciddi hayal kırıklığına yol açmıştır. İstikametini ve hedefini çizmek suretiyle, Karadağ’ın son 30 yılına damgasını vuran rakipsiz liderin, halkın gönlünde taht kurduğu aklınızdan geçebilir. Maalesef böyle olmamıştır. Milo, muhtemelen yetiştiği siyasi çevrenin (YSFC) gelenekleri doğrultusunda, demokrasi, insan hakları, adalet ve hukuk açılarından açıklar vermiş, bu minvalde içeriden ve dışarıdan yoğun eleştiriye maruz kalmış, sık sık organize suç ve yolsuzluk suçlamalarıyla karşılaşmış, otoriterleştiği iddia edilmiştir. Neticede, farklı görüşleri savunan muhalif partiler bir araya gelmek suretiyle yozlaşmış ortak rakibi tasfiye etmişlerdir. Milo’nun önümüzdeki dönemde, yukarıdaki suçlamalardan ötürü hakim karşısına çıkmayacağını kimse iddia edemez.
Milo ve yolsuzluk karşıtlığı tüm muhalefeti bir araya getirdi
Milo döneminin sonuna yaklaşıldığının ilk işareti 2020 yazında düzenlenen parlamento seçimleri ile ortaya çıkmıştır. Geniş bir ittifak halinde bir araya gelen Muhalefet, Mecliste kıl payı bir çoğunluk (41’e karşı 40) elde ederek Milo’nun partisini iktidardan indirmeye muvaffak olmuştur. Geçen sonbaharda yapılan mahalli seçimler ikinci işarete vesile teşkil etmiş, Milo’nun partisi DPS, başkent Podgoritsa dahil, 14 belediyenin 10’unu kaybetmiştir. Ve nihayet nakavt vuruşu, 2 nisan 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleriyle gelmiş, birleşen muhalefetin desteklediği 36 yaşındaki rakibi, “Şimdi Avrupa” adlı parti lideri, ekonomist Jakov Milatoviç, oyların yüzde 60’nı toplayarak Milo’ya emeklilik tebligatını yollamıştır. Şimdi ülkede tüm gözler bir kaç ay içinde düzenlenecek Parlamento seçimlerine çevrilmiştir. Muhtemelen, DPS’yi bir başka yenilgi beklemektedir.
Karadağ Belgrad’a değil Brüksel’e bakıyor
Belgrad’a yıllardır mesafeli ve soğuk duran Milo’nun seçim mağlubiyeti, Sırbistan’ın başkentinde memnuniyetle karşılanmakla birlikte, bu sonucun Belgrad’ın zaferi manası taşımadığını hemen vurgulayalım. Milatoviç’in önceliği ve hedefinin Avrupa Birliği olduğu hususunda hiç kuşku bulunmuyor. Nitekim, ilk dış ziyaretini Belgrad’a değil Brüksel’e yapacağını okuduk. Belgrad’ın beklentisinin aksine, Kosova’yı tanıma kararının geri alınmasının sözkonusu olmadığını da açıkladı müstakbel cumhurbaşkanı. Ülkesini 5 yıl içinde AB üyesi yapmayı hedef ilan eden Milatoviç, Batı Balkanların entegrasyonunun destekleneceğini, tüm Balkan komşuları ile iyi ilişkiler kurulmasına özen göstereceğini duyurdu. Sırbistan ile ilişkilerin de bu anlayış çerçevesinde düzenleneceği, ne fazla yakın ne fazla uzak durularak orta bir yol benimseneceği anlaşılmaktadır.