Venezuela’yı Küba’ya tayinimden (2012) bu yana izlemeye devam ederim. O dönemde, Latin Amerika’nın, ekonomik göstergeleri gayet parlak, petrolünü sorunsuz ihraç eden, ABD’ye kafa tutan, başta Küba olmak üzere Karayip ülkelerine “Petro Caribe“ programı üzerinden ciddi destek sağlayan, pek itibarlı bir bölge ülkesi idi. 2013 yılında Hugo Chavez’in ölümüyle bu parlak sayfa kapandı. Petrol ve hammadde fiyatlarında başlayan düşüşler, tartışmalı 2013 seçimlerini Nicolas Maduro’nun bıçak sırtında kazanması ile başlayan iç siyasi gerginlikler, muhalif liderler üzerinde artan baskılar, ABD ile gerilen ilişkiler, yarım kalan sosyal yatırımlar, artan yolsuzluklar, dünya rekoru düzeyinde enflasyon, Venezuela’nın başarı hikayesinin sonunu getirdi. 12 yıllık Nicolas Maduro döneminde, Hugo Chavez ideolojisinin çöküşü sahneye kondu der isek abartmış olmayız. 1999-2013 döneminde refahla tanışan Venezuela halkı geçtiğimiz yıllarda tarihlerinin en derin ekonomik krizini yaşadı, yaygınlaşan perişanlık sebebiyle 30 milyon nüfuslu ülkeden 7,5 milyon insan ülke dışına kaçtı.
Maduro muhalifleri seçimler için tüm engellere karşın birleştiler
Yasaklar, tutuklamalar ve baskılardan ötürü muhalefetin boykot ettiği 2018 seçimleri neticesinde Maduro rejimi ciddi meşruiyet sorunları yaşadı. ABD ve 50 civarında ülke Maduro’nun üzerini çizdiler ve Meclis başkanı Juan Guaido’yu ülkenin yasal cumhurbaşkanı kabul ettiler. Trump’in önderliğinde Venezuela’ya uygulanan bu aşırı baskı beklenen siyasi sonuçları getirmedi. Juan Guaido balonu bir iki yıl içinde söndü, ancak ülke ekonomik açıdan dizleri üzerine çöktü, nefes alamaz hale geldi. İki tarafa da zarar veren inatlaşmaya Meksika ve Norveç’in arabuluculuğuyla son verildi. 2023 ekim ayında Barbados’da (Karayiplerde ada devleti) Maduro yönetimi ile muhalefet arasında mutabakata varıldı. Adil ve serbest seçim koşulları karşılığında ABD yaptırımları hafifletildi. Venezuela muhalefeti bu defa 2018 seçimlerindeki boykot yanlışından geri dönüşle tek bir adayın etrafında birleşti. Ateşli muhalif Maria Corina Machado ortak aday gösterildi. Maduro’nun emrindeki Yüksek Mahkeme’nin, Barbados Mutabakatının hilafına, Machado’nun adaylığını onaylamaması, muhalefetin birliğini ve direncini kıramadı, bu defa Machado’nun işaret ettiği emekli diplomat Edmundo Gonzalez’in arkasında saf tuttular. Halen Maria Machado ve Edmundo Gonzalez yan yana ve el ele seçim kampanyasını başarıyla sürdürüyorlar.
Muhalefetin seçimleri kazanması mutlak iktidarı getirmeyecek
Her ne kadar kamuoyu yoklamaları Maduro’nun seçimleri kaybedeceğine işaret ediyorsa da, bu tahminlere fazla kıymet vermemek uygun olur. Öte yandan orduyu arkasına alan Maduro’nun iktidarı uslu uslu teslim etmeyebileceğinden kuşku duyan çevreler de mevcut. Seçim sonuçlarına dair alavere dalavere işler ile karşılaşmak mümkün. Diğer yandan muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması 25 yıldır iktidarı ellerinde bulunduran “Chavezci” tüm kamu kurum ve kuruluşlarının birkaç hafta içinde muhalif cephenin idaresi altına geçmesi söz konusu değil ; 28 temmuz cumhurbaşkanlığı seçimleri zaferi köklü bir değişimin sadece ilk adımı teşkil edecek. Yargı ve silahlı kuvvetlerin “Chavezci” kadrolardan arındırılması muhakkak zaman alacaktır. Gelecek yıl parlamento seçimleri daha sonraki yıl eyalet seçimleri düzenleneceğini aklımızda tutalım. Parlamento çoğunluğu ve eyalet yönetimlerinin kazanılması halinde Muhalefetin ülkeye hakim olacağını ve muktedir hale geleceğini söyleyebiliriz.
Chavezciler ile muhalefetin ortak bir zemin üzerinde diyaloğu sürdürmeleri zorunlu
Venezuela’da iktidar ve muhalefet ilişkileri on yıllardır normalin ötesinde gergindir. Chavezciler muhalifleri amerikan uşağı vatan hainleri kabul ederler. Neoliberal ekonomiyi benimseyen ve ABD sempatizanı muhalefet ise, solcu yönetimleri ve taraftarlarını alt sınıf kabul eder, ilkel ve çağdışı bulur ; onları komünist nitelendirerek hakaret ettiğini düşünür. Tabiatıyla böylesi aşırı kutuplaşma ülkenin huzura ve barışa kavuşmasının önünde ciddi bir engel teşkil eder. Her iki tarafın birbirlerini kabul etmeleri ve barış içinde bir arada yaşamayı öğrenmeleri zorunluluk haline dönüşmüştür. Bu çerçevede, 28 temmuz seçimlerini kazanması durumunda, muhalefetin mevcut Chavezci kadrolar ile diyaloğu koruması ve sorunları aşmak üzere bunlarla işbirliğine gitmesi en rasyonel seçeneği oluşturacaktır. Perişan halk kitleleri, yeni iktidardan, öncelikle, suların akmasını, elektrik kesintilerinin sona ermesini, hastanelerin hizmet vermesini, maaşların artmasını, yokluklarin ortadan kalkmasını beklemektedir.
Sınavlarda Hugo Chavez geçer Maduro kalır
Hugo Chavez’in geliştirdiği ve “Chavismo” ismiyle anılan siyasi anlayışın Venezuela’da yaşanan tecrübesi tarafsız biçimde değerlendirildiğinde ilk dönemin olumlu sonuçlar verdiği alt ve orta gelirlilerin bir üst sınıfa yükseldikleri görülür. Bu dönemde Chavez’in dış ilişkilerde de başarılı neticeler aldığı, zor durumdaki Karayip ülkelerine (özellikle Küba’ya) çeşitli destekler sağlayarak bölgesel işbirliğini güçlendirdiği gözlenir. Özetle, Chavez, petrolden sağlanan gelirlerin tahsisinde önceliği yoksul kitlelerin ihtiyaçlarına yönelterek halk nezdinde itibar kazanmıştır. Solcu popülist liderin ardından dümene geçen Maduro döneminde ise “Chavismo” çökmüştür. Öncelik verilen yoksul kitlelerin durumu iyice kötüleşmiş, insanlar ülkelerini terk etmiştir. Maduro demokrasi sınavından da kalmış, muhalefeti baskıyla yıldırmaya çalışmış, halkı sandıklardan uzaklaştırmıştır. Dış ilişkiler açısından da kötü puan alan Maduro bölgesinde adeta tecrit edilmiş, İran, Rusya ve Çin’den himmet beklemiştir. Maduro neyi başardı diye sorulursa orduyu yanında tutmaya muvaffak olduğunu söyleyebilirim. Başka bir başarı göremedim.
Petrol sektörü ihya edilir ihracat artarsa ekonomik kriz sona erer ; ya sosyal kriz ?
Venezuela’nın içine düştüğü derin siyasi ve ekonomik krizden çıkmasının anahtarı ülkenin parlak dönemlerde günde 3 milyon varil petrol çıkarıp sorunsuz ihraç ettiği günlere geri dönmektir. Son yıllarda üretim bir milyon varilin de altına inmiştir. Petrol gelirlerinin yolsuzluklardan uzak biçimde geniş halk kitlelerinin refahı yönünde harcanması ise gelir dağılımı adaletsizliğinden muzdarip ülkeye sosyal barışı getirecektir. Venezuela daha ziyade kendi yanlışları nedeniyle çökmüş, ABD’nin bu ülkeye yönelik yaptırımları da, çöküşü hızlandırmıştır. Maduro 28 temmuz seçimlerini kazandığı takdirde, krizdeki petrol sektörünün ihya edilerek ihracatın arttırılması, yolsuzluklara son verilmesi, sosyal barışa yönelinmesi, demokrasinin restorasyonu neredeyse imkansızdır. Bölgede Venezuela petrolünün önde gelen doğal alıcısı ABD olduğu dikkate alındığında, birleşmiş muhalefetin seçimleri kazanması halinde, ABD yaptırımlarının sona ermesiyle ülkenin krizden çıkma ihtimalinin hayli kuvvetli olduğu kabul edilecektir. Edmundo Gonzalez ve ekibi, petrol gelirlerinin paylaşımında yoksul kitlelere öncelik verdiği takdirde siyasi kutuplaşma sorunu da ortadan kalkacak, Venezuela bölgenin en müreffeh ülkesi konumunu tekrar kazanabilecektir.