Büyük Göller Bölgesinin (Afrika) Kurutulamayan Bataklığı : Doğu Kongo

PAYLAŞ

Afrika’nın bazı ülkelerinde siyasi istikrarsızlık ülkenin dokusu haline dönüşmüştür. Bu devletler, on yıllardır istikrarsızlık sarmalından çıkamazlar. Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), Somali ile birlikte, bu listenin başında yer alır. Cezayir’in ardından Afrika’nın ikinci büyük ülkesi olan KDC, nüfus itibarıyla da kıtanın üçüncü büyüğüdür. Ülkenin son 30 yılını sadece 3 kelime ile özetlemek mümkündür : İç savaşlar, siyasi istikrarsızlık ve yolsuzluklar. Siyasi keşmekeşten bir türlü çıkamayan KDC, dört yılda bir seçim düzenlemek açısından da çok zorlanır. Ülke içi ve dışında tartışılmayacak türde adil ve serbest seçimler yapılması, KDC için neredeyse imkansızın başarılması niteliğindedir.

 

Madenler : Zenginlik mi ? Bela mı ?

 

Güney Sudan, Uganda, Ruanda, Burundi, Tanzanya ve Malavi, KDC’nin doğu komşularıdır. Doğu sınırında, kuzey-güney istikametinde, ince uzun şekilli göller art arda sıralanır. Peşi sıra dizilen bu göller “Doğu Afrika Yarığının” batı kanadını oluştururlar. KDC’nin bu göllere bakan doğu sınırlarındaki toprakları, madenler açısından son derece zengindir. Kobalt, koltan, altın vs. yatakları bir yandan ülkeye zenginlik kazandırırken diğer yandan da başa bela niteliğindedir. Bazı uyanık komşular ve isyancı guruplar, bölgedeki otorite boşluğu ve siyasi istikrarsızlıktan yararlanmak suretiyle, bu madenlere “çökerler”. Bu topraklarda talan zihniyeti hakimdir; hukukun zerresine rastlanılmaz. Yasadışı madencilik sayesinde isyancılar ceplerini doldururlarken, sivil halka eziyet ederler ve güvenlik güçleriyle çatışırlar.

 

Doğu Kongo’da son 30 yıl içinde 6 milyon insan öldü

 

Doğu Kongo sorunu 1996 yılına kadar uzanır. Ruanda ve Uganda’ nın desteklediği baba Kabila’nın (Laurent-Désiré Kabila) önderliğindeki isyancı gurupların 1997 yılında, Mobutu Sese Seko yönetimini devirerek başkent Kinşasa’yı ele geçirmelerinden günümüze, bölgedeki çatışmalarda ölenlerin sayısının 6 milyona yaklaştığı söylenmektedir. Rakamın olağanüstü yüksek olmasına rağmen, uluslararası toplumun sorunu çözmek üzere yeterli ilgiyi gösterdiğini söyleyemiyoruz. Son bir yıl içinde yeniden ortaya çıkan sorunun arka planına baktığımızda, sadece KDC yönetimlerinin çözemeyeceği nitelikte karmaşık  olduğunu, başta Ruanda ile Uganda ve kısmen Burundi olmak üzere, bazı komşuların ihtilafın tamamen içinde ve tarafı olduklarını görürüz.

 

Kongo’daki BM Barış Gücü isyancı guruplarla baş edemiyor

 

Bu derin ihtilafın çözümü için, bölgede 1999 yılından bu yana görev yapan Birleşmiş Milletler Barış Gücünün (MONUSCO) çabalarının yeterli olmadığı ve olamayacağı üzerinde herkes mutabıktır. Çatışmaların yaşandığı Kuzey ve Güney Kivu eyaletlerinde yasa dışı işlere bulaşan silahlı gurupların sayısının yüzü aştığı söylenmektedir. Bunların çoğunluğu mahalli çetelerdir. Ancak sorunun özünü dışarıdan destek görenler veya doğrudan komşu ülkelerden kaçarak bölgeye yerleşen guruplar oluşturur. Başlıcalarını sıralarsak : Doğu Kongo’yu son aylarda dünyanın gündemine taşıyan M23 adlı örgüt Kongo’lu Tutsi’lerden oluşan ve Ruanda’dan destek gören silahlı guruptur. Ruanda’da soykırım yaptıktan sonra (1994) KDC’ye sığınan ve Paul Kagame rejimine karşı mücadeleyi sürdüren Hutuların örgütü FDLR (Forces Democratiques de Liberation du Rwanda) kısaltmasyla anılır. Allied Democratic Forces, Uganda güvenlik güçlerinden kaçarak bölgeye yerleşen, eylem kapasitesini hala muhafaza edebilen, ismiyle çelişen cihatçı bir örgüttür. RED-Tabara ve FNL adlı örgütler de, benzer biçimde, konuşlandıkları Doğu Kongo’dan anavatanları Burundi’ye sızarak eylemler gerçekleştirmeyi sürdürürler. Eski gücünü yitirmiş olsa da, bir dönem Güney Sudan’ın desteklediği, Uganda kökenli Lord Resistance Army milislerinin cüzi artıkları da hala bölgededir.

 

M23’ün Goma’yı tehdit etmesi bölgeyi harekete geçirdi

 

Doğu Kongo’daki son gelişmeleri şöyle özetleyebiliriz : Geçtiğimiz aylarda M23 milislerinin saldırılarını arttırarak bölgenin merkezi Goma’ya 20 km kadar yaklaşmaları, on yıl önceki acı gelişmeleri hatırlayan bölge hakının evlerini terk etmelerine yol açmış,  KDC yönetimini telaşlandırmış, bölge ülkelerini rahatsız ve tedirgin etmiş, Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği ve East African Community (EAC) adlı bölgesel teşkilatın harekete geçmesini sağlamıştır. Tüm aktörlerin, farklı tonlarda da olsa, suçlu olarak parmakla gösterdikleri ülke Ruanda, lider ise Paul Kagame’dir. Kagame bir yandan ülkesinin M23’e silah tedarik etmediğini iddia etmekte, diğer yandan bölgede konuşlu silahlı Hutu’ların (FDLR) müsamaha gördüklerini, bunların ülkesi için tehdit oluşturmalarına müsaade etmeyeceğini tekrarlayarak, duruma yasal zemin  kazandırmaya çalışmaktadır. Bölgeye barış ve istikrarın getirilmesi gayretlerinde, Kenya’nın, önceki cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta vasıtasıyla, öne çıktığı görülmektedir. Bölgesel teşkilat EAC’nin dinamosu konumundaki Kenya, önce KDC’nin örgüte üye olmasını sağlamış, ardından da EAC ortak gücünün bölgede konuşlanarak, silahlı gurupları etkisiz hale getirmesi yönünde önemli bir mutabakat oluşturmuştur. Kinşasa ile işbirliği halinde, Doğu Kongo’daki silahlı gurupların bir kısmını Nairobi’de bir araya getirerek uzlaşmaya yönlendirmesi takdir toplamıştır. Öte yandan, Kinşasa yönetiminin, terörist ilan ettiği M23’ün, işgal ettiği şehirlerden geri çekilmediği müddetçe masaya oturamayacağını şart koşması yanında, Ruanda ordusunun EAC ortak gücüne dahil edilmemesi, Paul Kagame ve ülkesi  üzerindeki baskıyı arttırmıştır.

 

Luanda mini zirve kararları M23’ün geri çekilmesini sağlar mı ?

 

Kongolu Tutsilerin örgütü M23’ün, çatışmalara son vererek işgal ettiği yerleşim alanlarından çekilmesini teminen, 23 kasım günü Angola’nın başkenti Luanda’da düzenlenen mini zirve sonrasında kabul edilen nihai bildiri, doğu Kongo’da, barış ve huzurun tesis edilmesi yönündeki son ortak bölgesel çabadır. M23 kısa bir tereddüt sonrasında bildiride ilan edilen ateşkese uyacağını duyurmuş, bu vesileyle, nihai çözüm için KDC makamları ile masaya oturma talebini tekrarlamıştır. Bu defaki ateşkesin, bölgeye barış ve istikrarı getirmesi olasılığı, önceki ateşkes anlaşmalarından daha fazla değildir. Bölgenin, istikrar içinde kakınmasını sürdüren küçük ama güçlü ülkesi Ruanda ile gerilla kökenli ve hayli tecrübeli lideri Paul Kagame’nin, karşı cephede tecrit  edilmesi suretiyle, Doğu Kongo’da barış ne ölçüde tesis edilebilir ? Bölgenin geçmişi bize bu sualin olumlu yanıtlanamacağını söylemektedir.

 

Ruanda’nın dışlanmasıyla Doğu Kongo’ya barış gelir mi?

 

İşgal ettiği şehirlerden geri çekilmediği takdirde, ağır silahlara sahip M23 milisleri karşısında, bu defa, yapısal zaafiyetleri bilinen KDC ordusu yanında, Güney Afrika, Tanzanya ve Malawi’den gelecek/gelen muharip güçlerin desteklediği MONUSCO askerleri ve EAC ortak gücü bünyesinde görevlendirilen bin civarında Kenya askeri yer alacaktır. Yeni kuvvet dengesinin ve bölgesel baskının Kongolu Tutsileri daha makul davranmaya ve silah bırakmaya yöneltmesini dileyelim. Bu arada, KDC lideri Felix Tshisekedi’nin, Ruanda ile kopan diyalogun yeniden başlatılması ve bölgede yerleşmiş Tutsilerin statü sorunlarının masaya yatırılması yönünde adımlar atmasının, barışın tesisine katkı yapacağı kuşkusuzdur.

 

Çeyrek asır önce Kinşasa Büyükelçiliğimiz tahliye edilmişti !

 

1997 yılında, baba Kabila önderliğinde isyancı milisler başkent Kinşasa’ya ilerlerken, şehirdeki büyükelçilikler panik içinde kapatılmakta, personel hızla tahliye edilmekteydi. Afrika’daki en eski temsilciliklerimiz arasında bulunan TC Kinşasa Büyükelçiliğimizin, rahmetli büyükelçi Deniz Uzmen ve yardımcısı ikinci katip Cem Kahyaoğlu marifetiyle, tahliye çalışmalarını telaşesiz ve vakar içinde tamamladıklarını, eski personelci kimliğimle, dün gibi hatırlarım. Şehri en son terkeden yabancı misyon oldular, en son kalkan uçakla sağlimen İsviçre üzerinden Türkiye’ye döndüler. Bu vesileyle Dışişleri Eğitim Merkezi başkanlığı da yapan Deniz Uzmen abimizi hasret ve minnetle anmak isterim. Aradan tam çeyrek asır  geçmiş; komşuları Uganda, Ruanda ve  Tanzanya, nispi huzur, barış ve istikrar  içinde kalkınırlarken, devasa ülke Kinşasa/Kongo’nun, yıllardır patinaja devam etmesi gerçekten düşündürücü ve üzücüdür.

İlgili Yazılar
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir