Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Nereye?

PAYLAŞ

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ülkemiz kamuoyunda en az bilinen uluslararası kuruluşlar arasındadır.Oysa ülkemizi yakından ilgilendiren yukarı karabağ,Ukrayna,Moldova ve Gürcistan’daki sorunlar ağırlıklı olarak AGİT forumlarında ele alınıp çözüm aranmaktadır.AGİT Silahsızlanmadan insan haklarına, ekonomiden kriz yönetimine çok geniş bir ilgi alanına sahip bir örgüttür.

 

KISA TARİHÇE:

 

AGİT’in temelinde1970’li yıllarda soğuk savaş koşullarında bloklar arasında düzenli bir diyalog zemini oluşturmak, bu şekilde gerginliği azaltmak ve güvenliğe katkı sağlamak üzere başlayan Helsinki süreci yatmaktadır. Bu süreç 1975 tarihli, Türkiye’nin de dahil olduğu 35 ülke tarafından imzalanan Helsinki nihai senediyle sonuçlanmıştır. Daha sonra Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı olarak nitelendirilmeye başlayan toplantılar dizisi,  1994 yılına kadar gözden geçirme konferansları ile devam etmiştir. Belirli aralıklarla farklı merkezlerde düzenlenen bu konferanslarda hem mevcut yükümlülüklerin uygulamaları gözden geçirilmiş, hem de yeni yükümlülükler kabul edilmiştir. 1994 yılında Budapeşte’de yapılan devlet ve hükümet başkanları toplantısında da kurumsallaşmaya gidilmesi kararlaştırılarak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ismini almıştır.

 

AGİT’İN KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLERİ:

 

AGİT diğer uluslararası kuruluşlardan farklı olarak herhangi bir konvansiyon, anlaşma veya sözleşmeye dayanmamaktadır. Kendi idari ve örgütsel yapısı siyasi düzeyde alınan kararlarla belirlenmektedir. Bu açıdan kolektif hafıza ve belgelere hakimiyet AGİT’de çok önemlidir. Hukuki bir temele dayanmadığı için AGİT çerçevesinde üstlenilen yükümlülükler de siyasi bağlayıcılığa sahiptir. Bazı çevreler tarafından eleştirilse de AGİT’in katı kurallarla bağlı olmamasının Örgüte bir esneklik kazandırdığı, farklı durumlarda daha süratle farklı tepkiler vermesine imkan tanıdığı söylenebilir.

 

AGİT, NATO gibi bir savunma Örgütü değildir. Bir başka deyişle üyelerine güvenlik garantisi vermez. Operasyonel yeteneği yok denilecek kadar sınırlıdır. Faaliyetlerini mütevazı sayılabilecek kaynaklarla sürdürmektedir. 2020 yılı bütçesi 138 milyon avro olup Viyana’daki sekretaryasında ve bağlı kurumlarında toplamda sadece 550 personel çalışmaktadır. Diğer uluslararası örgütlerle karşılaştırıldığında hantal bürokrasi ve israflık  gibi zaafiyetler AGİT için daha az sözkonusu edilmektedir.

 

 Avrupa’da güvenliğin temel taşı sayılan “Avrupa’da Konvansiyonel  Kuvvetler Antlaşması   (AKKA)” AGİT’in şemsiyesi altında müzakere edilmiştir. Bugün uluslararası alanda kabul gören geniş kapsamlı güvenlik, güvenliğin bölünmezliği ve işbirliğine dayalı güvenlik gibi kavramlar AGİT içerisinde geliştirilmiştir. 1975 tarihli Helsinki nihai senedinde kayıtlı 10 temel ilke hala devletlerarası ilişkilerde temel rehber özelliğini korumaktadır. Hemen hemen tüm ikili siyasi anlaşmaların dibacelerinde AGİT’in 1990 tarihli Paris Şartına  atıf yapılmaktadır.

 

AGİT İŞLEVİNİ YİTİRMİŞ MİDİR?

 

AGİT’in  son yıllarda bölgesinde en temel diyalog ve müzakere forumu olma niteliğini kaybetmeye başladığı görülmektedir. 10 yılı aşkın bir süredir Bakanlar toplantılarında nihai bildiri üzerinde oydaşma sağlanamamaktadır. 1999 yılında Ev sahipliği yaptığımız İstanbul zirvesinden bu yana yeni normlar getiren önemli bir belge üretilememiştir. Daha önce Rusya federasyonu karşısında güvenlik endişelerini rahatlıkla dile getirebilen Baltık  ülkelerinin AB’ye girmiş olmaları, AB’nin ortak beyan haricinde üyelerinin ayrı ayrı söz almalarına sıcak bakmaması, 27 ülkenin asgari müştereklerini yansıtan AB beyanlarının içerikten yoksun olması, yeni katılımcı ülkelerin çok taraflı diplomasideki   çekingenlikleri AGİT’te kayda değer bir diyalog yapılması imkanını da ortadan kaldırmıştır.

 

 Siyasi/askeri, ekonomik ve insani  boyutlar arasında Helsinki nihai senedinde kurulan denge özellikle 2000’li yıllardan itibaren insani sepet lehine bozulmuştur. Bu alanda üstlenilen yükümlülüklerin çoğu kağıt üzerinde kalmaktadır. Oysa insan hakları alanında Avrupa konseyi çok daha geniş bir bilgi birikimine ve daha güçlü denetim mekanizmalarına sahiptir. Uyarlanmış AKKA, RF’nin anlaşma ekinde yeralan Gürcistan ve Moldova’dan çekilmesine ilişkin siyasi taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle bir türlü yürürlüğe girememiştir. Önce RF, AKKA’nın uygulamasını askıya almış, daha sonra da ABD AKKA’nın uygulanmasını izlemek amacıyla imzalanan açık semalar anlaşmasından çekilmiştir.

 

 AGİT, gündeminde yeralan ve dondurulmuş ihtilaflar olarak nitelendirilen Yukarı Karabağ, Abhazya ve Moldova gibi bölgesel sorunlara bugüne kadar çözüm getirememiştir. Bu başarısızlıkta tabiatıyla RF gibi AGİT’in temel oyuncularından birinin hemen hemen tüm bu sorunlarda doğrudan ihtilaf taraflarından birini teşkil etmesi önemli bir rol oynamaktadır.

 

TÜRKİYE NE YAPMALI?

 

Türkiye kurucu üyeleri arasında bulunduğu AGİT’de AB, ABD ve RF ile birlikte başlıca aktörlerden biridir. Her zaman gerek danışmalarda, gerek müzakerelerde görüşlerine değer verilen bir ülke olmuştur. Son yıllarda AGİT’te yaşanan tıkanıklıkların temelinde RF ile batılı ülkeler arasındaki görüş ayrılıkları yatmaktadır. Türkiye bir NATO üyesi olmasına karşın RF ile de yakın münasebetler içerindedir. Bu meyanda özellikle siyasi düzeyde daha aktif olarak uzlaştırıcı bir rol üstlenebilir. AGİT Ukrayna misyon başkanlığının arka arkaya Türk diplomatlarına verilmesi bir tesadüfün sonucu değildir.

 

 AGİT’in yürütme faaliyetleri bütünüyle her yıl değişen dönem başkanı ülke tarafından icra edilmektedir. Genel Sekreterin rolü daha ziyade temsili ve semboliktir.Ağırlıklı konumuna karşın Türkiye bugüne kadar AGİT’de dönem başkanlığını hiç üstlenmemiştir. Ülkemizden çok daha sınırlı imkanlara sahip Kazakistan, Arnavutluk, Slovenya gibi ülkeler dönem başkanlığı yapmıştır. Bazı ülkeler ikinci kez bu görevi yerine getirmektedir. AGİT’de kararlar oydaşmayla alındığı için ilk bakışta dönem başkanlığımızın  GKRY ve Ermenistan’ın muhalefetine takılabileceği ileri sürülebilir. Ancak bu iki ülke üçüncü AGİT zirvesine İstanbul’da ev sahipliği yapmamıza başlangıçta itiraz etmiş olsa da fazla direnememiş sonuçta oydaşmaya katılmak zorunda kalmışlardır. RF’den bir itiraz gelmeyeceğini varsayarsak burada önemli olan ABD ve AB’nin desteğini alabilmektir. Bunun için de, son yıllarda Batıda bozulan imajımızın süratle düzeltilmesi önemlidir.

 

 Uluslararası ilişkilerde muhteşem yalnızlık diye bir kavram yoktur. Hele hele çok taraflı diplomaside en kötü senaryo yalnız kalmaktır. Görünür bir gelecekte AB’ye üye olamayacağımız gözönüne alındığında İngiltere’yi de yanımıza alarak AGİT içerisindeki NATO dayanaşmasını her vesileyle güçlendirmeye çalışmakta yarar vardır. Hayati çıkarlarımız sözkonusu olmadıkça veto hakkı kullanılmamalıdır. AGİT’in esnek yapısı çoğu zaman veto kararlarının aşılmasına imkan vermektedir.

 

AGİT, logosunda güvenlik kelimesi yeralmakla birlikte son yıllarda “hard core” güvenlik alanında ciddi bir çalışma yapmamıştır. Türkiye, Helsinki’nin üç sepeti arasında bozulan dengenin yeniden kurulması için silahsızlanma, güven ve güvenlik arttırıcı   önlemler alanlarında  ön alarak yeni öneriler sunabilir. Biden yönetiminin ABD’nin çok taraflılığa geri döneceğini açıklaması, START’ın süresini uzatması bu alanda ümit verici gelişmelerdir. Türkiye bu doğrultuda ABD ile birlikte çalışabilir. Uyarlanmış AKKA’da önem verdiğimiz kanat rejiminin ana unsurlarının  korunabilmesi müzakerelerde ABD heyetiyle yürüttüğmüz yakın işbirliğiyle sağlanabilmiştir.

 

Türkiye yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve islamafobi gibi yurtdışında yaşayan Türklerin sorunlarını ,PKK terör örgütünün saldırılarını örnekleriyle sadece yıllık insani boyut toplantılarında değil, AGİT’in siyasi forumlarında da dile getirmekten çekinmemelidir. Viyana’da büyükelçilik yaptığım yıllarda Avusturya’nın çıkardığı ve Müslümanlara karşı ayrımcı hükümler içeren İslam yasası hatırladığım kadarıyla AGİT gündemine taşınmamıştır. Üstelik AGİT’te dönem başkanının Müslümanlara karşı ayrımcılıkla mücadele özel temsilciliği görevi uzun süredir Türk vatandaşlarınca deruhte edilmektedir. Halen Fransa’da yasalaşma aşamasında bulunan İslam yasası bu konuda yeni bir fırsat teşkil edebilir. İnsan haklarının bir ülkenin iç meselesi olmadığı ilkesi pek hoşumuza gitmese de zaman zaman işimize de yarayabilmektedir. 

 

SONUÇ:

 

Uluslararası örgütler devletler üstü yapılar değildir. Gündemindeki sorunları çözümlemede başarılı olamıyor diye AGİT’i suçlamak haksızlıktır. Sonuçta bir örgütün başarısı üyelerinin ondan ne kadar yararlanmak istedikleriyle doğru orantılıdır. Her ne kadar AB ve NATO son dönemdeki genişlemeleriyle Avrupa ülkelerinin çoğunu içine almışsa da, AGİT 57 katılımcı devleti ve 11 işbirliği ortağıyla halen Vancouver’den Vladivostok’a uzanan coğrafya’da en kapsayıcı bölgesel işbirliği teşkilatı özelliğini korumaktadır. Türkiye AGİT’in eski günlerine dönebilmesi için öncü bir rol oynayabilir.

İlgili Yazılar