Bundan 8,5 yıl önce, Havana’da 4 yıl süren çetin müzakerelerin ardından, Kolombiya hükümeti ile FARC arasında barış anlaşması imzalandığında, Kolombiya halkı adına sevinmiş ve umutlanmıştım. Küba ve Norveç’in, kolaylaştırıcı statüleriyle, sonuçlanmasına yardımcı oldukları barış anlaşması tüm dünyada olumlu yankılanmış idi. Birçokları gibi, tarihi nitelikteki bu anlaşmanın, Kolombiya’da 60 yıldır devam eden ve 200 binden fazla kişinin ölümüne yol açan yaygın şiddeti ve çatışmaları sona erdireceğini umarak, asayiş yoksunu ülkede barışın nihayet hakim olacağı hayallerine kapıldığımı anımsıyorum. Barış anlaşmasını imzalayan cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos’a 2016 yılında Nobel barış ödülü verildi, buna mukabil Kolombiya’ya barış henüz ve hala gelemedi ; dahası, 2025 başları itibariyle güvenlik vaziyetlerinin eskisinden de kötüye gittiği görülüyor. Velhasıl PKK’nın feshedilmesi yönündeki beyanatlar karşısında, bir önceki girişimin de (barış süreci 2014) sükutu hayale yol açtığından hareketle, ilaveten Kolombiya örneğini hatırlayarak, fazla umutlanamadım. Bu işler o kadar kolay sonuçlanmıyor, keşke umutlanabilseydim, son 50 yılda gördüğümüz ve yaşadıklarımız temkini zorunlu kılıyor.
Dünyanın alkışladığı barış anlaşması nasıl öldürüldü ?
Tarihi diye adlandırdığımız 2016 barış anlaşmasının başına gelmeyen kalmadı. Kabulü için düzenlenen halk oylamasında merkez muhafazakar partilerin “FARC’a fazla taviz verildi” yönündeki etkili propagandaları neticesinde, anlaşma cüzi farkla da olsa reddedildi. Beklenmedik bu durum karşısında taraflar, anlaşmanın çok eleştirilen yönlerini hızlıca tekrar müzakere ettiler, yeni bir metin üzerinde mutabık kaldılar. Hükümet bu defa halkın tasvibine sunmadan Parlamentoda onaylayarak yürürlüğe soktu. Aradan 2 yıl geçti, 2018 mart ayında düzenlenen milletvekili seçimlerine FARC silahlara veda etmiş yasal siyasi parti statüsüyle katıldı ve tam bir hezimete uğradı. Barış anlaşmasının adil ve dengeli olmadığını, FARC’a taviz verildiğini öne süren sağ partilerin zaferiyle sonuçlanan seçimlerin ertesinde tarihi anlaşmanın önü kapandı. İki ay sonra yapılan başkanlık seçimlerini kazanan sağın adayı Ivan Duque, anlaşmanın gereklerini yerini getirmeyerek ve uygulanmasını aksatmak suretiyle ülkesinin önüne konulan barış fırsatını heba etti. Silahlarını teslim eden bir çok FARC mensubu tekrar silahlı mücadeleye geri döndüler. Anlaşmadan bugüne silah bırakan 300 civarında eski FARC mensubu öldürüldü. Sağ partilerin barışın değerini takdir edememesi, kamuoyunun uzlaşma yönünde hazırlanmaması ve seçmenin FARC aleyhinde kışkırtılması neticesinde, Kolombiya açısından tarihi bir barış fırsatından yararlanılamadı.
Terör örgütünün feshedilmesi sürecinde kamuoyunun desteği
Buradan hangi dersin çıkarılması gerekiyor ? Bir terör örgütü silah bıraktığında, mensupları dağdan ovaya indiklerinde, bu amaçla barışa uzanacak düzenlemeler ile eş zamanlı biçimde kamuoyunun da hazır hale getirilmesi zaruridir, olmazsa olmaz niteliğindedir. PKK’nın feshedilmesi ve “terörsüz Türkiye” sürecinin başlarında olduğumuz varsayılırsa, günümüzde ülkemiz sathında böyle bir çalışma görülmüyor. Hükümet ve muhalefet terörün geride bırakılması ile barışın tesisi sürecinde uyumlu hareket etmedikleri takdirde ve kamuoyunun desteklediği sağlanmaksızın, ulvi hedefe ulaşılması mümkün olmuyor. Kolombiya örneğini bu amaçla dikkatlerinize sundum.
Barış anlaşmasını uygulamayan eski cumhurbaşkanı pişman mı ?
Barış anlaşmasını toprağa gömen sağcı cumhurbaşkanı Ivan Duque daha sonra kendisi de yer ile yeksan oldu. İktidardaki 4 yılı sosyal protestolar ve çalkantılar ile geçti. Sokaklara inen kalabalıklara polisin reva gördüğü sert muamele Duque yönetiminin halk nezdindeki notunu iyice düşürdü. Onun zamanında terör örgütleri kendilerine geldiler, tekrar canlandılar, ülke sayesinde sosyal barıştan uzaklaştı. Latin Amerika’da sol ideolojiye dayanarak kurulan, başlangıçta kurtuluş örgütü gibi davranan bilahare uyuşturucu işlerine de karışarak terör yuvasına dönüşen hareketlerin arkasındaki halk desteği pek zayıftır (FARC katıldığı 2018 seçimlerinde yüzde yarım oy almıştı). Sual ettiğim husus, silahı bırakıp siyasi partiye dönüşen FARC diğer partiler açısından bir rakip teşkil etmediğine göre, tüm dünyanın alkışladığı barış anlaşması niye uygulamaya konulmamış, ülkeyi huzura kavuşturacak adımdan niye vazgeçilmiştir ? Ivan Duque ve mentoru önceki cumhurbaşkanlarından Alvaro Uribe bugün bu suale cevap verebiliyorlar mı ? Pişmanlık duyuyorlar mı? Sayelerinde tekrar silaha sarılan FARC’ın, bugün sebep olduğu can kayıpları karşısında acaba ne hissediyorlar, pek merak ediyorum.
Sosyalist cumhurbaşkanının toplu barış stratejisi duvara tosladı
İvan Duque döneminin ardından Kolombiya’da daha da ilginç gelişmeler yaşandı. 2018 yılında solcu başkan adayı olarak Ivan Duque’ye yenilen, gençliğinde devrimci örgüt mensubu olmaktan hapis yatan, başkent Bogota’nın görevden el çektirilen (2013) belediye başkanı Gustavo Petro, 2022 yılında düzenlenen başkanlık seçimlerinde sağcı rakibini geride bırakarak Kolombiya’nın ilk sosyalist cumhurbaşkanı oldu. Koltuğuna oturduktan sonra, tüm büyük silahlı gruplarla eşzamanlı barış müzakereleri (total peace strategy) başlatacağını duyurması dünyada yankı yaptı.
Terör grupları ile masada müzakere : dünyanın en zor işi
Kolombiya’nın yegane sorunu sadece 2016 yılında barış anlaşması ile silah bırakıp bilahare tekrar silahlı mücadeleye dönen FARC değil. En az FARC kadar güçlü ELN ve Clan del Golfo dışında 150 civarında silahlı örgüt, kokain ticareti, yasadışı madencilik ve gasp amacıyla faaliyet gösteriyorlar, güvenlik güçleriyle ve birbirleriyle çatışıyorlar. Dolayısıyla büyük silahlı grupların tamamıyla aynı zaman diliminde barış müzakereleri yürütmek, çok iddialı ve gerçekçi olmayan bir strateji. Eski cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos’un ELN ile müzakere masasına FARC İle barışı imzaladıktan sonra oturduğunu biliyoruz. Nitekim bir mülakatında eski başkan Santos’un, cumhurbaşkanı Gustavo Petro’ya, örgütlerin tamamıyla eş zamanlı müzakere yapmanın imkansız olduğunu söylediğini, “sen süpermen değilsin” diyerek uyardığını dış basında okudum.
Terörsüz Türkiye süreci inşallah Kolombiya örneğine benzemez
Sosyalist cumhurbaşkanı Gustavo Petro’nun “toplu barış stratejisi” beklenildiği üzere iki yıl içinde duvara tosladı, terörle mücadelede hiçbir ilerleme ve gelişme kaydedilemedi. Geçtiğimiz ocak ayında başkan Petro silahlı gruplarla yürütülen müzakerelere son verildiğini duyurdu. Sosyalist devlet başkanının ülkesine barış ve huzurun hakim olması yönündeki çabalarının başarısızlıkla sonuçlanması tabiatıyla üzüntü verici. Dünyada terörle mücadelede Kuzey İrlanda gibi başarılı örnekler de mevcut, bakalım bizim mücadele nereye varır. Ankara’nın “terörsüz Türkiye” girişiminin bu kez başarıyla sonuçlanmasını dilerken sahadaki verilerin ve işaretlerin mutlu son için yeterli olmadığı da dikkat çekiyor.