1990’ların başındaki ilk Karabağ savaşı sırasında, Ermeni güçleri yalnızca eski Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’nın kontrolünü ele geçirmekle kalmadı, aynı zamanda Karabağ’ın çevresindeki yedi bölgeyi de işgal ederek 700.000’e kadar Azerbaycanlıyı evlerini terk etmeye zorladı. Azerbaycan topraklarının işgali, Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını engelledi ve 1993 yılında Kelbecer’in işgalinden sonra Türkiye, Ermenistan ile kara sınırlarını kapattı.
1993 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), işgal güçlerinin derhal ve koşulsuz olarak geri çekilmesini talep eden dört karar (822, 853, 874 ve 884) kabul etti. ABD, Fransa, ve Rusya çatışmaya müzakere ile bir çözüm bulmaya çalışırken BMGK kararları 27 yıl boyunca görmezden gelindi.
Masaya yatırılan barış tekliflerinin çoğunda yedi bölgenin iade edilmesi beklense de, bunun yerine Ermenistan ve diasporadan Ermenilerin bu topraklara yerleştirilmesi, Ermenistan’ın bu bölgeleri iade edeceği şüpheli idi. 2008 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen “Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarındaki durum” konulu karar, uluslararası insancıl hukukun ihlaline ve “Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının işgalinden kaynaklanan duruma” vurgu yapmıştır.
30 Ocak ve 5 Şubat 2005 tarihleri arasında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından yürütülen bir araştırma heyeti Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını ziyaret etti. Misyonun birincil başarısı, sahadaki durumu titizlikle değerlendiren bir raporun yayınlanmasıydı. Raporun önemli bulgusu, misyonun ziyareti sırasında toplanan somut kanıtlarla doğrulanan, işgal altındaki topraklarda yasadışı Ermeni yerleşimcilerin tespit edilmesiydi.
Unutulmamalıdır ki, Cenevre Sözleşmesi’nin Ermenistan tarafından da onaylanan 49. maddesinin 6. fıkrası, işgalci bir gücün kendi sivil nüfusunu işgal altındaki topraklara sürmesini veya nakletmesini açıkça yasaklamaktadır.
İşgal Altındaki Topraklarda Yasadışı Yerleşim Kanıtı
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 2016 tarihli bir rapor, Ermenistan’ın işgal altındaki topraklarda kapsamlı değişiklikler yaptığına dair bol miktarda kanıt sunuyor. Bu değişimler enerji, tarım, sosyal yardım, yerleşim alanları, ulaşım altyapısı gibi farklı sektörleri kapsıyordu.
İşgal altındaki topraklarda altyapı gelişimine öncelik verilmesi, açıkça bu bölgelerdeki yasadışı Ermeni yerleşimcileri çekmeyi ve tutmayı amaçlıyordu. Bu yerleşimciler tarafından başlatılan ekonomik faaliyetler, Azerbaycan’a ait topraklarda doğal kaynaklara, kamu malına ve evlerini terk etmeye zorlanmış Azerbaycanlıların mal varlıklarına tecavüz edilmesine neden oldu.
Ermeni makamları, kendi demografik sorunlarına rağmen, Ermenistan’ın köy ve şehirlerinden insanları Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarında yaşamaya teşvik etti. Azerbaycan’ın işgal altındaki bölgelerindeki yerleşim projelerine teknik ve maddi destek, dönemin Diaspora Bakanlığı da dahil olmak üzere Ermenistan’ın çeşitli bakanlıklarının bütçelerinden finanse edildi.
Bu politikanın temel amacı, statükoyu korumak, işgal altındaki topraklarda yeni bir demografik durum oluşturmak, Azerbaycan’ın tarihi ve kültürel mirasını silmek, evlerini terk etmeye zorlanmış Azerbaycanlıların evlerine geri dönmesini engellemek ve nihayetinde Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları kurtarma çabalarını engellemekti
Bunun bir örneği Azerbaycanca coğrafi adların değiştirilerek işgal altındaki topraklardaki izlerinin silinmesidir. Azerbaycan Bilimler Akademisi Coğrafya Enstitüsü’ne 2013 yılında yaptığı araştırmaya göre Ermenistan işgal güçleri tarafından 277 coğrafi isim değiştirildi.
Milliyetçi duygulara hitap etmek ve böylece daha fazla Ermeniyi işgal altındaki Azerbaycan topraklarına taşınmaya teşvik etme girişiminde bulunan Ermenistan, Azerbaycanca yer isimlerini milliyetçi Ermeniler için tarihsel çağrışımlara sahip isimler ile değiştirmek gibi taktiklere başvurdu. Örneğin Azerbaycan’ın Zangilan bölgesine bağlı Cihangirbeyli köyünün adı işgalden sonra Van olarak değiştirilmiştir.
Kasım 2001’de Azerbaycan’ın Karabağ bölgesindeki ayrılıkçı rejim, asıl işi yerleşim politikasının uygulanması olan Göç ve İskân Dairesi’nin kurulmasına karar verdi. 2001-2011 için on yıllık bir program geliştirildi. Bu program kapsamında söz konusu dönemde Azerbaycan’ın işğal altındakı yedi bölgesinde ve Karabağ’da nüfusun 300.000’e çıkarılması planlanmıştır.
Ermenistan’ın şehir ve köylerinden işgal altındaki Azerbaycan topraklarına göç edenler çoğunlukla maddi durumu iyi olmayan insanlardı. Kendilerine tarım için toprak, çiftçilik için hayvan verildi ama Ermenistan’ın şehirlerinden gelen bazı insanların da bu koşullara uyum sağlamaları kolay olmadı. Çoğu, yaşamları boyunca şehir merkezlerinde yaşamış, tarım ve hayvancılıkla ilgili bilgi ve deneyime sahip değildi.
Serobyan ailesi, 1999 yılında bir Ermeni kasabası olan Çarentsavan’dan Azerbaycan’ın önceden işgal altındaki bölgesi olan Kelbecer’e taşındı. Kelbecer’e taşınma kararı, Ermenistan’da karşılaştıkları zor sosyal koşullardan kaynaklanıyordu. Roza Serobyan, 2007’de verdiği bir röportajda, Ermenilerin Karvachar adını verdikleri Kelbecer’deki koşulların özellikle zor olduğundan bahsederek, Ermenistan’dan taşınma nedenlerinden de bahsetmiştir.
Ermeni hükümeti, politikasının Bakü, Sumgait ve Azerbaycan’ın diğer bölgelerinden gelen Ermeni mültecileri Azerbaycan’ın işgal altındaki bölgelerine yerleştirmek olduğunu iddia etse de, bu insanlardan çok azı bu yerleşim programına katıldı.
“Bakü ve Sumgait’teki hayatlarına alıştıkları için pek gelen olmadı. Birçoğu artık Ermenistan’da kendini daha güvende hissediyor ve bazıları da diğer bir milyon Ermeni gibi Rusya’ya gittiler’’- diyen Zoric Irkoyan , 1995’te Erivan’dan Laçin’e taşınmış ve burada eğitim uzmanı olarak çalışıyordu.
Bunun yerine Ermenistan ve diaspora grupları, Suriye ve Lübnan’dan gelen Ermenileri işgal edilen topraklara yerleşmeye teşvik etti. Ermeni Devrimci Federasyonu – Taşnaktsutyun partisinden milletvekilleri, Vahan Hovhannesyan ve Lilit Galstyan, Suriye Ermenilerinin işgal altındaki Azerbaycan topraklarına yerleştirilmesi için fon toplamak amacıyla “Kardeşinize Yardım Edin” adlı bir girişim başlatmıştı.
Orta Doğu’dan işgal altındaki topraklara ilk yasadışı yerleşimciler 1999’da Lübnan ve Suriye’den gelmişti. Yaklaşık 30 kişiden oluşan Ermeni Devrimci Federasyonu – Taşnakstutyun üyeleri işgal altındakı Zangilan’ın Meşediismayilli köyüne yerleştiler. Köyün adı Ditsmayri olarak değiştirilmişti.
Ermenistan hükümeti ve ayrılıkçı Karabağ rejimi yerleşimden önce bedava elektrik sözü vermişti ama bu gerçekleşmedi. Ödeme güçlüğü nedeniyle borçları birikmiş olan bu yerleşimcilerin elektrikleri kesildi. Meshediismayilli köyüne yerleşenlerden biri de Ermenistan eski cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan’ın danışmanı Gerard Libaridian’ın akrabası Nazareth Libaridian’dı.
Nazareth Libaridian, 1999 yılında Beyrut’tan Meşediismayıllı köyüne taşınarak burada üzüm yetiştiriciliği ve şarapçılık yapmaya başladı. Ermeni medyasına verdiği bir röportajda, ayrılıkçı rejim yetkililerinin bir gece köyde elektriği nasıl kestiklerini anlattı.
Köyün muhtarı Razmik Kurdian, Lübnan’dan Meshediismayilli’ye taşınmıştı.
2000’li yılların başında verdiği bir röportajda, ‘Bu toprakların bedeli kanla ödenmiştir ve ancak kanla geri verilecektir. Eğer birileri bu toprakları geri vermeyi düşünürse, ölenlerin anısına ihanet etmiş olur.’ diyen Razmik Kurdian, Meşediismayilli’de koşullar dayanılmaz hale gelince ki, kısa süre sonra oradan ayrıldı. Birikmiş borçlar ve köye gidip gelen yol ve ulaşım sorunları nedeniyle, Lübnan ve Suriye’den birçok yasadışı yerleşimci de köyü terk etti.
Mültecileri Sömürülmesi
Ermenistan, Suriye Ermenilerinin tarım konusundaki deneyimleri nedeniyle Azerbaycan’ın özellikle Laçin, Gubadlı, Zengilan, Cebrail bölgelerine iskân edilmesini fırsat görmüştür. Ermenistan, tarım alanında uzmanlıkları nedeniyle bu bölgelerin başarılı bir şekilde sömürülmesi için önemli bir rol oynayacaklarını umuyordu. 2013 yılında Azerbaycan’ın işgal altındaki Laçin ve Zengilan bölgelerinde yaşayan 29 Suriyeli Ermeni aile ve daha pek çok Ermenistanlı yerleşimci vardı ve 40 Suriyeli Ermeni aile de bekleme listesindeydi.
Ağustos 2020’de Karabağ’ın ayrılıkçı rejimi başkanı Arayik Harutyunyan, Lübnan’dan 11 Ermeni ailenin Azerbaycan’ın işgal altındaki bölgelerine taşındığını söyledi. Ayrıca bu konunun Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı tarafından 11 Haziran 2019’da kurulan Diaspora İşleri Yüksek Komiserliği ile görüşüldüğünü belirtti.
Bu ailelerden bazılarına Şuşa’da evler verildi.
Ermenistan Cumhuriyeti ve ayrılıkçı rejimin bu davranışı Azerbaycan’daki siyasi çevrelerden sert tepki aldı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın danışmanı Hikmet Hajiyev, Temmuz 2020 sınır çatışmalarının ardından Ermenistan hükümetinin bu eylemini provokasyon olarak nitelendirerek, Ermenistan’ın Azerbaycan’ın işgal ettiği topraklara yasadışı yerleşim politikasının askeri bir suç olduğunu sözlerine ekledi.
Ermenistan ve Karabağ’daki bölücü rejimin işgal altındaki bölgeleri iskân etmek için kullandığı gruplar sadece Suriye ve Lübnan Ermenileri değildi. 2014 yılında ayrılıkçı rejimin sözde cumhurbaşkanı sözcüsü Davit Babayan, Karabağ’ın IŞİD’den kaçan Iraklı Yezidileri kabul etmeye hazır olduğunu söyledi.
Radio Free Europe / Radio Liberty’nin Ermenistan Servisi ile yaptığı röportajda Davit Babayan, “Bu tür talepler varsa, onları ne ölçüde yerine getirebileceğimizi değerlendireceğiz.” dedi.
Daha önce işgal edilmiş olan yedi bölgede yeterli nüfus sağlanamamasıyla karşı karşıya kalan Ermeni diasporasındaki örgütler de yasadışı yerleşime destek verdi. Ermenistan’daki birçok köy olumsuz sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle boşaltılmış olsa da, Ermeni yetkililer Azerbaycan’ın işgal altındaki bölgelerine yatırım yaptı. Bu tür girişimler, Ermenistan’ın o toprakların iadesini öngören müzakerelerde ne kadar samimiyetsiz davrandığının kanıtı idi.
Diasporanın Yasadışı Yerleşime Katılımı
1992 yılında Erivan’da kurulan Hayastan All Armenia fonu, bu kuruluşların belki de en bilinenidir. Kurumun Mütevelli Heyeti’nin başkanının Ermenistan Cumhurbaşkanı olması ve üyelerinin Ermenistan Başbakanı, Ermeni Apolistik Kilisesi’nin başkanı,Ermenistan Meclis başkanı, ayrılıkçı rejimin yetkililerinin olması Ermenistan devletinin yasadışı yerleşim politikasında doğrudan etkili olduğunun kanıtdır.
Hayastan All Armenia 1995 yılında, Ermenistan’ı Karabağ’a bağlayan Laçin Koridoru olarak bilinen yolun inşasını 72 milyon doların üzerinde bir maliyetle finanse etmişti. Otoyol 1999’da tamamlandı ve iki yıl sonra 2001’de işgal altındaki Ağdara’yi işgal altındaki Kelbecer üzerinden Ermenistan’ın Vardenis kentine bağlayan başka bir yolun inşaatına başlandı. 2017 yılında tamamlanan projenin Karabağ’da düzenlenen açılış törenine dönemin Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan katıldı. Projenin toplam maliyeti yaklaşık 35,4 milyon dolardı ve bunun 15,6 milyon doları Ermenistan hükümeti tarafından ve yaklaşık 4,1 milyon doları Karabağ’daki ayrılıkçı rejim tarafından sağlandı.
Ağdara’dan Hadrut’a uzanan, Ağdam’dan geçen ve Kelbecer ve Laçin gibi eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi sınırlarının açıkça dışında kalan Kuzey-Güney otoyolu, 2009 yılında tamamlanarak toplam 28,5 milyon dolara inşa edildi.
Hayastan All Armenia fonu, Ermenilerin işgal altındakı topraklara yerleşmesini desteklemek için Kelbecer gibi bölgelere su temin sistemleri getirdi. Doğal olarak, Azerbaycan 2020 savaşında topraklarını geri aldığında, Ermeni kaynaklarına göre Hayastan All Armenia en az 100 milyon dolar kaybetti.
Paralarını kaybeden sadece Hayastan All Armenia fonu değildi.
1999 yılında Amerikalı-Ermeni işadamı James Tufenkian tarafından kurulan Tufenkian vakfı, 2003 yılından itibaren Azerbaycan’ın işgal altındaki Laçin, Zengilan ve Cebrail gibi bölgelerinde evler inşa ederek Ermenistan, Suriye, Lübnan’dan gelen Ermenileri buraya yerleştirmeye çalışıyordu. Ayrıca, Ermenistan’daki yerel medya ve gazetecilere, bazen gizlice, bu alandaki faaliyetlerini tanıtmaları için fon sağlıyorlardı.
2004 yılında Tufenkian Vakfı, Azerbaycan’ın Cebrail bölgesinde bir “model köy” inşaatına başladı ve Arajamug adını verdikleri köyü inşa etmek için 1.4 milyon dolar yatırım yaptı.
Ermeni Devrimci Federasyonu -Taşnaktsutyun’un gençlik kolu olan Ermeni Gençlik Federasyonu da bu projeye maddi olarak katkıda bulunmuştur. Bu federasyonun ABD’deki üyeleri köyü ziyaret ederek, çeşitli diaspora medyası aracılığıyla köyün tanıtımını da yaptılar. Hatta 2008’de Laçin’de, Karabağ’ın ayrılıkçı rejimi ve Tufenkian Vakfı’nın sponsorluğunda, Azerbaycan’ın Laçin, Gubadlı ve Zengilan bölgelerinin iskân planını geliştirmek için bir konferans bile düzenlendi.
2019’da James Tufenkian, Karabağ ve çevresindeki yedi bölgedeki faaliyetlerini memnuniyetle karşılayan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile bir araya geldi, bu da bu tür çabaların sadece Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan liderliğindeki önceki rejimlerle sınırlı olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
2010 yılında Güney Kıbrıs’da kıurulan Artsakh Roots Investment (ARI) de yasadışı faaliyetlere katılan başka bir diaspora organizasyonudur. Bu vakıf EDF – Taşnakstutyun üyesi olan Lübnanlı-Ermeni işadamları tarafından kuruldu. ARI, 2014 yılında Laçin’in Zabuh köyünde yeni evler inşa etmeye başladı. Köyün açılış töreni Eylül 2016’da gerçekleşti ve Suriye ve Lübnan’ın yanı sıra Ermenistan’dan Ermeni aileler, ismi Agavno olarak değiştirilen Zabuh’a taşındı.
Bu yerleşimcilerden biri de Suriye’den Ermenistan’a taşınan ancak daha sonra 2014’te Laçin’de yaşamaya karar veren Andranik Çavuşyan’dı. Çavuşyan Laçin’deki zor koşullar nedeniyle 2016’da yeni inşa edilen Zabuh köyüne taşınarak köyün muhtarı oldu ve 2020 İkinci Karabağ Savaşı’na katıldı.
Zabuh köyü nihayet Ağustos 2022’de mevcut Laçin Koridoru Kasım 2020 üçlü ateşkes bildirisinde kararlaştırıldığı gibi yeni güzergaha yönlendirildiğinde Azerbaycan’a iade edildi.
ARI’nin ikinci büyük projesi, Kelbecer’deki Sidney yerleşiminin inşasıydı. Lübnan ve Avustralya Ermenilerinin 500.000 dolarlık yatırımıyla Kelbecer’de 15 ev inşa edildi. Ermenistan hükümeti altyapı inşa etmek için 300.000 $ yatırım yaptı.
2020 Kasım ateşkes bildirisine rağmen, Ermenilerin 2020 savaşı nedeniyle geri kazanılan veya iade edilen topraklardaki iddiaları devam ediyor. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımaya hazır olsa da, Karabağ’daki ayrılıkçı rejim öyle görünmüyor. 18 Şubat 2022’de ayrılıkçı rejimin sözde parlamentosu, İkinci Karabağ savaşı sırasında kurtarılan tüm bölgelerin Azerbaycan tarafından ‘işgal edildiğini’ tanıyan bir yasa tasarısını onayladı.
Ayrıca, Ermenistan halkı arasında veya 2020’den beri Ermeni hükümetinin yaptığı açıklamalarda, Azerbaycan’ın uluslararası olarak tanınan topraklarının sadece işgal edilip yok edilmekle kalmayıp, aynı zamanda dört BMGK kararına rağmen yasadışı bir şekilde yerleşime tabi tutulduğuna dair bir kabullenme yok gibi görünüyor.
Ermenistan’ın işgal altındaki Azerbaycan topraklarında 30 yıldır yürüttüğü sistematik yıkım, yasadışı ekonomik faaliyetler ve yasadışı yerleşim politikası, eski Dağlık Karabağ ‘ı çevreleyen yedi bölgeyi ‘kurtarılmış’ olarak nitelendirmesi uluslararası hukuku nasıl hiçe saydığını gözler önüne seriyor. Dahası, 1994’ten sonra Ermenistan tarafından yürütülen bu bariz yıkım ve sonra yerleşim politikası, 2020 öncesi müzakere sürecinin sadece bir oyalama süreci olduğu yönündeki endişeleri de haklı çıkarmıştır.