Libya’da “Gençlik Devrimi” adıyla sosyal medya üzerinden örgütlenen bir oluşum ülke genelinde 1 Temmuz 2022 günü sivil itaatsizlik eylemleri düzenleme çağrısı yapmıştı. Bu çağrı doğrultusunda bir grup Tobruk’ta yaptığı eylemler çerçevesinde aynı gece Temsilciler Meclisi’ne (TM) baskın düzenleyerek, Meclis binasını ateşe vermiştir. Bahse konu oluşum, Trablus’ta bulunan Libya Devlet Yüksek Konseyi (LDYK), Libya Başkanlık Konseyi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ile General Hafter yanlılarının egemen olduğu Tobruk’ta konuşlu Temsilciler Meclisi dahil tüm yasama ve yürütme organlarının lağvedilerek olağanüstü hâl ilan edilmesini ve Libya genelinde seçimlerin süratle yapılmasını talep etmiştir. Çoğunluğu gençlerden oluşan gruplar yine aynı gün Tobruk’un yanı sıra başkent Trablus ile Sirte, Derne, Bingazi ve Mısrata kentlerinde de sokak gösterileri düzenleyip ateşler yakarak barikatlar kurmuşlar ve kronik hale gelen elektrik kesintileri, silahlı grupların ülkede yarattığı güvensizlik ve endişe ortamı ile ülkeyi yöneten politikacıların kararlarını protesto etmişlerdir. Protestocu gruplar elektrik kesintilerinin sona ermesini talep ederken “Bıktık artık, millet hükümetleri (UBH ile TM yönetimleri kastedilmektedir) devirmek istiyor, biz elektrik istiyoruz!”; “Milislere hayır, polis ve ordu istiyoruz!” gibi sloganlar atmışlar, bu meyanda artan akaryakıt ve ekmek gibi temel madde fiyatlarının düzeltilmesini istemişlerdir. Göstericiler UBH Başbakanı Dibeybe, TM’nin Başbakan seçtiği Başağa, BM Temsilcileri ve diğer siyasilere karşı pankartlar taşımışlardır. Eylemciler ayrıca “tüm yönetici seçkinler” iktidarı bırakana kadar gösterilerine devam edeceklerini duyurmuşlardır. Ayrıca, Mısrata-Bingazi karayolunu trafiğe kapatan protestocular ülkenin genelindeki Sebha ve Karabuli kentlerinde hükümet binalarını da ateşe vermişlerdir.
Bu gelişmeler üzerine, BM Genel Sekreteri António Guterres bir açıklama yaparak, Trablus, Tobruk ve Bingazi dahil olmak üzere, ülkenin birçok kentinde düzenlenen gösterileri endişeyle takip ettiğini belirtmiş, tüm siyasi aktörleri istikrarı engelleyebilecek eylemlerden kaçınmaya, itidal içinde hareket etmeye çağırmış ve tarafların bir araya gelip çözüm üretmesi gerektiğini vurgulamıştır. Öte yandan, BM Libya Özel Temsilcisi Stephanie Williams, halkın barışçıl protesto haklarına saygı duyulması gerektiğini, ancak TM binasına karşı gerçekleştirilen yağmalama ve yakıp yıkma gibi eylemlerin katiyen kabul edilemez olduğunu, sükûnetin muhafazasının, sorumlu liderlik gösterilmesinin ve tüm tarafların itidalle davranmasının hayati önem taşıdığını vurgulamıştır.
Hafıza Tazeleme:
BM öncülüğünde, Libya’daki taraflar arasında oluşturulan Libya Siyasi Diyalog Forumu 2020 Kasım ayında Cenevre’de toplanmış, Devlet Başkanlığı ve Parlamento seçimlerinin 24 Aralık 2021 tarihinde yapılması kararı almıştı. Ancak, BM tarafından (ABD, İngiltere, İtalya ve ülkemizce de) meşru hükümet olarak tanınan Trablus’ta konuşlu Dibeybe’nin başbakanlık görevinde bulunduğu UBH ile Rusya, Mısır, BAE’nin desteklediği ülkenin doğusundaki Tobruk’ta konuşlu TM’ye hâkim olan General Hafter yanlısı yönetim arasında başkanlık adayları, anayasa ve seçim yasası gibi temel üç konuda mutabakat sağlanamaması üzerine seçimler öngörülen söz konusu tarihte yapılamamıştı. Bunun üzerine TM, UBH’nin görev süresinin 24 Aralık 2021’de sona erdiğini öne sürerek, 10 Şubat 2022 günü ülkenin batısından seçilmiş olan milletvekillerinin çoğunun katılmadığı bir oturumda eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı Başbakan seçmiş, 1 Mart 2022’de de Başağa hükümetine güvenoyu vermişti. Buna mukabil, UBH Başbakanı Dibeybe, TM’nin Kasım 2020’de üzerinde mutabakat sağlanmış olan Cenevre Anlaşması’nda belirlenen yol haritasından saptığını, kendisinin ve hükümetinin görev başında olduğunu, görevi ancak meşru yoldan seçilmiş bir hükümete devredeceğini belirtmişti. Böylece, Libya siyasi hayatındaki iki başlılık daha da derinleşmiş hale gelmişti.
Kahire ve Cenevre Görüşmeleri:
Gerginliğin azaltılması amacıyla, BM tarafından yapılan girişimler bağlamında, 11-19 Haziran 2022 tarihleri arasında Kahire’de, BM’nin gözetiminde yapılan, LDYK ile TM üyelerinden oluşan ortak komite müzakerelerinden bir sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine, BM Libya Özel Temsilcisi Williams’ın da iştirakiyle, 28-30 Haziran tarihlerinde Cenevre’de, bu defa LDYK Başkanı Halidel-Mişri ile TM Başkanı Akile Salih riyasetinde yapılan heyetler arası görüşmelerde de uzlaşma elde edilememiştir. Başağa da yaptığı açıklamada, artık hükümeti devralmak üzere zorla da olsa Trablus’a gireceğini duyurmuştur.
Öte yandan, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı General Hafter, daha iyi hayat koşulları talebiyle sokaklara dökülen göstericilere tam destek verdiğini ifade etmiş ve bu protestocuların taleplerinin karşılanmasını istemiştir. Bununla birlikte, LUO tarafından yapılan bir açıklamada, göstericilere eylemlerinin barışçıl olması, kamu ve özel kurumları tahrip etmemeleri çağrısında bulunulmuştur. LUO ayrıca, UBH’ye bağlı güçlere yollama yaparak, Libyalıların arzu ve iradelerine karşı girişilebilecek, yabancıların çıkarlarını korumaya yönelik herhangi bir harekete karşı gerekli tedbirleri alacağını vurgulamıştır.
Diğer taraftan, Başbakan Dibeybe, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Libya’nın tümünde yapılan gösterileri desteklediğini, hükümet başta olmak üzere ülkedeki tüm kurumların görevden ayrılması gerektiğini, ancak bunun sadece seçimler yoluyla gerçekleşebileceğini, Libya halkının seçimlerin yapılmasını ve hükümetin bütçesinin kabulünü engelleyen ve geçim sıkıntısını daha da arttıran petrol sahalarını kapatanların kimler olduğunu bildiğini belirtmiştir.
Bazı Petrol Tesislerinin Kapatılması:
Hidrokarbon zengini olan Libya, ispatlanmış 48 milyar varil petrol ve 55 trilyon metreküp doğalgaz rezervlerine sahiptir. Libya’nın doğusundaki ve güneyindeki silahlı güçlere ve bazı kabilelere hâkim olan General Hafter, ortağı konumundaki Rus güvenlik şirketi Wagner’e bağlı paralı askerlerin de desteğiyle, Trablus yönetiminin gelirlerini kısmak için, kontrolü altında bulunan bölgelerde yer alan petrol sahaları ve tesislerini 2020 Ocak ayında kapatmıştı. 8 ay boyunca Hafter tarafından uygulanan bu blokaj 2020 Eylül ayında kaldırılmış, Libya Angola ve Cezayir’in önüne geçerek, Nijerya’dan sonra Afrika’nın ikinci petrol üreticisi ve ihracatçısı konumuna gelmiştir. Libya Ulusal Petrol Kurumu (NOC) 18 Nisan 2022’de yaptığı açıklamada, Hafter’in kontrolü altındaki bölgelerde bulunan 2 petrol sahası ve 2 limanda “mücbir sebep” ilan ederek buralarda üretim ve ihracatı durdurması sonucunda, günlük toplam 1,3 milyon varil petrol üreten Libya’nın üretiminde 550 bin varillik azalma olduğunu, bunun da günde 60 milyon dolar kadar kayba yol açtığını duyurmuştur. Bu kapsamda, güneydeki el-Fil ve Şerarapetrol sahaları ile doğudaki Zuveytina ve Briga limanlarında üretim ile ihracatın Hafter güçlerince durdurulduğu NOC tarafından açıklanmıştır. Günlük 300 bin varil ham petrol üretim kapasitesi bulunan Şerara, Libya’nın en büyük petrol sahasıdır. Şerara’da NOC ile İspanyol Repsol, Fransız Total, Avusturyalı OMV ve Norveçli Equinor firmaları faaliyet göstermektedir. Güneydeki el-Fil petrol sahası ise günlük ortalama 125 bin varil ham petrol üretim kapasitesine sahiptir. Bu saha NOC ile İtalyan ENİ şirketi tarafından ortaklaşa yönetilmektedir. Söz konusu her iki sahadan çıkarılan petrol Zaviye limanından ihraç edilmektedir. Doğudaki Zuveytina limanı ise 6,5 milyon varil ham petrol ve 510 bin varil sıvılaştırılmış gaz depolama kapasitesine sahiptir. Yine Trablus’un doğusundaki Briga limanından ise günde yaklaşık 60-120 bin varil petrol ihraç edilmektedir. Bahse konu petrol sahalarının kapatılması ve böylece anılan limanlardan gerçekleştirilen ihracatın durdurulmasının nedeni Hafter’in egemenliğindeki TM’nin Dibeybe’nin Başbakan olduğu UBH’nin yetkilerini TM tarafından Başbakan olarak atanmış bulunan Fethi Başağa hükümetine devretmeye zorlamak olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca TM’nin talepleri arasında NOC başkanı Sanallah’ın istifası da yer almıştır. LDYK söz konusu sahalarda ve limanlarda petrol üretiminin engellenmesi ve anılan limanlardan ihracatın durdurulmasından Hafter, TM Başkanı Akile Salih ve Fethi Başağa’yı sorumlu tutarak bir an önce bu duruma son verilmesi çağrısında bulunmuştur.
Sonuç:
2011’de Kaddafi’nin devrilmesi ve öldürülmesini takip eden 11 yıllık dönemde Libya’da yaşanan iç savaş ve dış müdahalelerle vücut bulan karmaşa ve belirsizlik ortamı halen devam etmektedir. Bu çerçevede, yazımızın başında da belirtildiği üzere, samimi veya gayri samimi barış girişimlerine rağmen ülke fiilen ikiye bölünmüş durumdadır. Bu bağlamda, BM Genel Sekreterinin girişimleri de olumlu bir sonuç vermemiş bulunmaktadır. Ülkede yeniden barış, huzur ve istikrarın sağlanması için gerekli görülen anayasa ve seçim yasasının hazırlanması ve kabulü, devlet başkanlığı için adayların belirlenmesi ve başkanlık ile parlamento seçimlerinin yapılması gibi temel üç konuda taraflar arasında uzlaşma sağlanamamıştır. Böyle bir uzlaşının sağlanabilmesi için, öncelikle başta ABD ile Rusya ve diğer bölge ülkeleri arasında mutabakata ulaşılması bir ön koşul olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, mevcut şartlarda, özellikle ABD ve Rusya tarafından Libya’da kalıcı barış ve istikrara yönelik samimi adımların atılması pek de mümkün görülmemektedir.
Öte yandan, bölgenin genel bir özelliği olarak ortaya çıkan, ittifaklar ve ihtilafların kolaylıkla yer değiştirebilmesi de belirsizlik ortamının sürmesinde önemli bir etkendir. Nitekim, ülkemize de yakınlığıyla tanınan ve geçmişte Hafter ve yandaşlarına karşı son derece katı bir tutum içerisinde bulunmuş olan, eski İçişleri Bakanı ve TM tarafından Başbakan olarak atanmış bulunan Fethi Başağa ile General Hafter bugün müttefik olmuşlardır. Her ikisi de halihazırda, Rusya’yla birlikte Hafter’i destekleyen Mısır yönetimine yakın bir pozisyon içindedirler.
Bu gelişmeler yaşanırken, TBMM, 2 Ocak 2020 tarihli, 1238 sayılı kararla verilen ve 22 Aralık 2020 tarihli, 1273 sayılı kararla 2 Ocak 2021’den itibaren 18 ay uzatılan Libya’ya gerektiği takdirde asker gönderilmesine ilişkin iznin süresini 2 Temmuz 2022’den itibaren 18 ay daha uzatılmasına ilişkin kararı 21 Haziran 2022 tarihinde kabul etmiştir.
BM Güvenlik Konseyi ve Batılı ülkelerce meşru hükümet olarak tanınan UBH’yi Türkiye’nin de tanıma yönündeki tutumunu değiştirmesi mevcut koşullarda beklenmemelidir. Ancak, daha önceki yazılarımızda da dile getirdiğimiz çerçevede, gayri resmi düzeyde de olsa, Libya’daki tüm taraflarla diyalog kanallarımızın açık tutulması gelişmeleri yakından izlemek ve gerektiğinde yönlendirmek açısından yararlı olacaktır.