Karadeniz’de Fırtına, Libya’da Siyasi Kaos

PAYLAŞ

Giriş:

Gözler ve kulaklar, haklı olarak, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan ve 17. gününü idrak eden savaşa odaklanmış durumda. Siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal boyutlarda çok ciddi küresel etkileri olan ve olacak bu krizin gölgesinde bizim için önemi azalmayan Libya ve Suriye’deki gelişmeleri de izlemekte yarar var. APM web sayfasında (apm.org) ahiren yayınlanan üç yazıma ek olarak son haftalarda Libya’da oluşan gelişmeleri bu yazıda ana hatları itibariyle yansıtmaya çalışacağım.

 

Hatırlatma:

Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde Libya’daki taraflar (BM, ABD, AB, İngiltere ve tarafımızdan meşru yönetim olarak tanınan Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ile Rusya, Mısır, BAE tarafından desteklenen Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM)/ General Hafter) arasında oluşturulan Libya Siyasi Diyalog Forumu (LSDF) 2020 Kasım ayında devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin tarihi olarak 24 Aralık 2021’i belirlemişti. Ancak, anayasa, seçim yasası ve başkanlık adayları üzerinde taraflar arasında uzlaşma sağlanamamış ve seçimler bu tarihte yapılamamıştır.

 

Son Gelişmeler:

UBH’nin görev süresinin 24 Aralık’ta sona erdiğini öne süren TM 10 Şubat 2022’de, Libya’nın batısından gelen milletvekillerinin çoğunluğunun iştirak etmediği oturumda, eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı başbakan seçmiştir. Son zamanlarda, eskiden hasım olduğu Hafter’le yakınlaştığı gözlenen Başağa’nın oluşturduğu kabine 1 Mart günü yine eksik katılımla toplanan TM’den güvenoyu almıştır. Başağa hükümetini sadece Rusya’nın tanıdığı haberlerde kaydolunmuştur. Buna karşılık, UBH’nin başbakanı Dibeybe, TM‘nin LSDF tarafından kabul edilmiş yol haritasından saptığını belirterek, görevi ancak yeni bir genel seçimle oluşacak meşru bir hükümete teslim edeceğini, o zamana kadar görevinin başında olduğunu açıklamıştır. Bu gelişmeler sonucunda Libya’da iki başlı yönetim oluşmuştur. Bu durum yeniden siyasi ve ekonomik bölünme ve iç çatışma tehlikesini ortaya çıkarmıştır.

 

Gergin Bekleyiş:

BM yetkilileri çeşitli açıklamalarında taraflara itidal çağrısını yinelemiş, Libya halkını genel seçimlere taşıyacak yasal düzenlemelerin yapılmasının gerekliliğini vurgulamıştır. BMGS Guterres, 11 Şubat’ta yaptığı açıklamada, tüm taraflara ve kurumlara (Başağa’nın TM tarafından başbakan seçilmesine atıfla) bu tür kritik kararların şeffaf ve mutabakata dayalı bir şekilde alınması gerektiğini vurgulamıştır. BMGS, Libya’da istikrarın korunmasının birinci öncelik olduğunu, genel seçimlerin en kısa sürede yapılmasının tüm kurumların önde gelen hedefi olmasının gereğini belirtmiştir.

 

BMGS’nin Libya Özel Danışmanı (LÖD) Williams 4 Mart’ta Twitter hesabından yaptığı açıklamada, ülkeyi seçimlere götürecek anayasal düzenlemeyi yapmak üzere 15-29 Mart arasında Trablus’da konuşlu Devlet Yüksek Konseyi (DYK-Senatoya tekabul etmektedir, kanun yapma yetkisi yoktur, yüksek düzeyli danışma organıdır) ve Tobruk’daki TM’den altışar üyeden oluşacak 12 kişilik bir komite kurulmasını önermiştir. Öneri ABD, AB, İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya tarafından desteklenmiştir. Williams, Trablus’da görüştüğü DYK/UBH yönetiminin Başkanlık Konseyi Başkanı (Devlet Başkanlığına tekabul etmektedir) el-Menfi’nin bu öneriyi olumlu bulduğunu açıklamıştır. Williams’ın önerisi Başağa ve Hafter tarafından kabul görmemiştir. Başağa halen Trablus’a giderek, hükümeti “barışçı yöntemlerle” devralma hazırlıkları yaptıklarını açıklamaktadır. Öte yandan, Williams’ın önerisini desteklemeyen TM başkanı Salih, TM’nin seçeceği 24 kişilik uzmanlar komitesince seçim hazırlıklarının yürütülmesinin gerektiğini belirtmiştir.

 

AB’nin ve İtalya’nın Trablus Büyükelçileri 8 Mart günü Yüksek Seçim Komisyonu (YSK) Başkanı es-Sayih’le Trablus’da ayrı ayrı görüşmeler yapmışlardır. Bu görüşmeler sonrasında YSK internet sitesinden yapılan açıklamada, seçim süreci konusunda BM tarafından sunulan önerileri YSK’nın desteklediği bildirilmiştir. AB Büyükelçisi Sabadell görüşmede Libya halkının demokratik ve istikrarlı bir devlet yapısı oluşturmak talebinin gerçekleşmesi için uluslararası toplumun demokratik sürece desteğinin sürdüğünü açıklamıştır. İtalya Büyükelçisi Grimaldi, İtalya’nın Libya halkının yapacağı seçimlerden yana olduğunu vurgulamıştır. ABD Büyükelçisi Norland’ın, Dibeybe ve Başağa ile telefonla ayrı ayrı görüşerek ülkedeki gerilimi düşürme ve süren siyasi anlaşmazlığı müzakere yoluyla çözme telkininde bulunduğu ABD’nin Trablus Büyükelçiliğince açıklanmıştır.

 

Bu arada, Dibeybe’yi desteklemek amacıyla Misrata ve diğer bazı şehirlerden askeri güçler Trablus ve civarında konuşlanmıştır. Başağa’yı destekleyen bazı silahlı birliklerin de doğuda ve Bingazi-Misrata arasında hareketlendiği gözlemcilerle kaydolunmuştur. (Dibeybe de Başağa da Misrata kökenlidir). Dibeybe televizyonda yaptığı bir konuşmada, Hafter’e atıfla, “Savaşla büyüyen ancak savaşla yaşayabilir, yalnızca barut ve ateşi bilir ve maalesef sadece askeri bir yenilgiye uğratılarak durdurulabilir.” mealinde ifadelerde bulunmuştur. Öte yandan, Hafter’e bağlı “Suluk taburunun” Bingazi’nin güneybatısından hedefi bilinmeyen balistik bir Scud füzesi fırlattığı haberlerde yer almıştır. Tüm bu hareketlenmeler barış ve istikrar ümitlerine kayda değer darbeler oluşturmuştur.

 

Bu gelişmeler yaşanırken, siyasi boyutta da geçtiğimiz birkaç gün içinde ilginç hareketlenmeler gözlenmiştir. UBH’nin Kamu Hizmeti Bakanı el-Hoca’nın ve Yasadışı Göç İşleri Devlet Bakanı İcdid Matuk ile Eğitim Bakanı Ebu Hazem’in görevlerinden istifa ettikleri duyurulmuştur. Buna karşılık, Başağa’nın kabinesinde yer alan Ekonomi ve Ticaret Bakanı Galem Şaban’ın da, BM’nin Başağa kabinesine TM’de verilen güvenoyunun yanlış olduğuna ilişkin açıklamasından hemen sonra, “güvenoyu oturumunun şeffaflık ve usule ilişkin kurallardan uzak yapıldığını, savaş ve yıkım getirecek bir kabinede yer almanın onurlu bir tarafı bulunmadığını” belirterek istifa ettiği bildirilmiştir. Bu istifalar siyasi düzlemdeki belirsizliğin ve ihtilafların derinleşerek sürdüğünü göstermektedir.

 

Öte yandan, Başağa kabinesinde yer verilen Trablus’da mukim Hafız Kadur ve Salihe et-Tumi’nin karayoluyla Tobruk’a giderken Dibeybe’ye bağlı güçler tarafından gözaltına alınması da tansiyonu arttırıcı bir gelişme olmuştur. Adı geçenlerin korumaları ile Dibeybe güçleri arasında hafif şiddetli bir çatışma yaşandığı da öne sürülmüştür. BM Libya Özel Temsilciliği yatıştırıcı bir tavır takınarak siyasetçilerin çalışmalarından engellenmesinden üzüntü duyduğunu açıklamıştır.

 

Sonuç:

Bugün ülke fiilen ikiye bölünmüş bir durumdadır. Bu ortamda taraflar arasında anayasa, parlamento, devlet başkanlığı seçimleri gibi konularda uzlaşı sağlanması, maalesef, gerçeklerle pek bağdaşmayan bir beklentidir. ABD ve Batı’nın (Fransa hariç) Trablus’u desteklerken Rusya, Mısır ve BAE’nin Hafter’in yanında yer alması sorunların barışçı yollardan yakın vadede çözümlenmesi yönünde ümit vermemektedir.

 

Bu verilerin ışığında, BM ve Batı’nın büyük çoğunluğu tarafından tanınan ve bizim de tanıdığımız Trablus’daki yönetime desteğimizi sürdürmemiz, ancak diğer tarafla da gayri resmi düzeyde de olsa teması kaybetmememiz önem taşımaktadır. Bu çerçevede, tüm taraflara silahlı çatışmadan uzak durmaları yönünde güçlü bir biçimde telkin ve ikazlarda bulunmaya devam etmemiz gereklidir.

 

Libya’da tekrar çakacak bir kıvılcımın yeniden bir iç savaşa dönüşmesi ihtimali halen mevcuttur. Karadeniz’de esen fırtınanın Akdeniz’e de yayılmasının, ülkemiz, bölgemiz ve dünya açısından hiç istenmeyecek sonuçlar doğuracağı aşikardır. Ancak, ABD, AB, İngiltere, İtalya ve öte yandan Rusya, Fransa gibi güçlü aktörlerin de “paylaşım hırslarını” frenleyerek Libya’daki taraflar arasında iç savaşa gidebilecek gelişmelerin engellenmesi yönünde gerekli çabayı göstermeleri pek de olası görülmemektedir.

 

Öte yandan, işgal ettiği Ukrayna’da savaşa odaklanmış olan ve bu savaş nedeniyle siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal boyutlarda uğramakta olduğu kayıplar ve uluslararası alanda yaşadığı sıkıntılar nedeniyle Rusya’nın, bu aşamada, Libya’da Ukrayna savaşı öncesindeki kadar etkili olamayabileceği düşünülmektedir. Moskova’nın dikkatinin, kaynaklarının ve enerjisinin Ukrayna sorununa odaklandığı bu ortamda ABD’nin Libya’lı taraflarla temaslarını arttırdığı ve daha aktif bir rol üstlenmeye çalıştığı gözlenmektedir. Bununla birlikte, her ne kadar, Büyükelçi Norland’ın tarafların müzakerelere hazır olduklarını açıkladığı yönünde haberler medyada yer alsa da, halihazırda uzlaşıya yönelik adımların atıldığı görülmemektedir. Önümüzdeki günlerde gelişmelerin nasıl evrileceği Libya’nın ve hatta bölgenin yakın dönemdeki kaderini belirleyecektir.

İlgili Yazılar
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir