RUSYA-UKRAYNA ÇATIŞMASI SONRASINDA ORTA ASYA’DA DURUM: KAZAKİSTAN

PAYLAŞ

Rus Askerleri Kazakistan’da:

 

Takvimler 6 Ocak 2022’yi gösterdiğinde Rus askerleri, Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’in Kazakistan’da meydana gelen olayları kontrol altına almak amacıyla üyesi olduğu Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütüne (KGAÖ) yaptığı çağrı uyarınca Kazakistan’a girerek önemli merkezleri güvenlik altına aldı. Kurulduğu 2002 yılından itibaren 18 bin mevcutlu acil müdahale gücü, 3600 askeri personelden oluşan barışı koruma gücü ve ortak hava gücü gibi birimler tesis etmesine rağmen pasif durumda kalmayı tercih eden KGAÖ’nün bu ilk müdahalesi uluslararası toplumda şaşkınlık yarattı.

 

Şaşkınlığın sebebi, KGAÖ’nün Kuruluş Şartının (1) iç tehditten kaynaklanan olaylara müdahaleye yetki vermediği gerekçesiyle 2010 yılında Kırgızistan’da, Kırgızlar ve (Kırgızistan’daki) Özbekler arasında çıkan kanlı olayları bastırmada iç güvenlik güçleri yetersiz kaldığında müdahale etmesi amacıyla Kırgızistan geçici Cumhurbaşkanının yaptığı çağrıyı cevapsız bırakması; (2) 2020’de savaşın Ermenistan’ın tanınmış topraklarında cereyan etmediği gerekçesiyle Ermenistan Cumhurbaşkanının çağrısını görmezden gelmesi; (3)Tacikistan ve Kırgızistan arasındaki kanlı sınır çatışmalarına, üyeler arasındaki sınır sorunlarına müdahale yetkisi olmadığı gerekçesiyle karışmamayı tercih etmesiydi.

 

Kuruluş Şartı aynı kalan Örgüt, kuruluşundan 20 yıl sonra, Kazakistan’a dışarıdan açık bir saldırı olmamasına rağmen yaptığı bu ilk müdahalesiyle, Kazakistan’daki rejimin güvenliğini sağlamak üzere harekete geçti. Bu gelişme de, Rusya’nın Orta Asya’daki nüfuzunu bir ileri aşamaya taşımaya yöneldiği ve bölgede daha müdahaleci bir politika izleyeceği endişelerini doğurdu.

 

Çin’in yapılan müdahaleyi, Orta Asya’da istikrarı sağlayıcı bir eylem olarak övmesi de, Rusya’nın bölgedeki  güçlendirilmiş rolü önünde engel olmayacağının işareti olarak addedildi. Bu hamlenin ardından  Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, bir kaç ay içinde vücut verilmesine çalışılan denklemi bozdu.

 

Kazakistan Neden Önemli? Önce Tarih:

 

Rus Çarı Korkunç İvan’ın 1552-1554 yılları arasında Altın Orda Devletinin ardılları olan Kazan ve Astrahan Hanlıklarını katliamlar yaparak ele geçirmesi sonrasında Rus Çarlığının Avrupa yönelimi başladığından, doğuya doğru ilerlemesi durmuştu. 1716 yılında Çar Pedro, tarıma elverişsiz geniş düzlüklerden oluşan ve üzerinde yerleşik bir devlet bulunmayan Kazakistan topraklarını keşif  için Rusya-Kazakistan sınırları boyunca Orenburg Hattı denen 5 askeri  kale oluşturmuştu. O dönemde Kazakistan düzlüklerinde küçük, orta ve büyük cüz denilen ve her biri de kendi içinde küçük beyliklerden oluşan üç büyük göçebe hanlığı vardı. Bu gruplar yıl boyunca sürekli olarak yaz, kış ve baharlık konak yerlerini dolaşan ve bir yerde daimi kalmayan gruplardı. Göçebeler Rus kalelerine şüpheyle bakmakla birlikte asıl sorunları doğudan gelen Moğol Cungar gruplarının saldırılarıydı.

 

Yerel hanların kendi aralarında liderlik için çekişmeleri ve birleşememeleri ile Cungar saldırılarının artması karşısında, 1734 yılında küçük cüzü oluşturan göçebe grupların hanlarından Abul Hayr, Rusya’nın egemenliğini tanıyarak topraklarının Rus Çarlığına bağlanması karşılığında Rus askerlerinin korumasını kabul eden anlaşmayı imzaladı. Küçük cüzün bulunduğu Kazakistan toprakları Rus Çarlığına bağlandıktan sonra, Rus düzenli ordusu ile Jungar saldırıları arasında kalan orta cüz hanı Semeke de 1740 yılında topraklarını Rus Çarlığına bağlayan anlaşmayı imzaladı. Kazakistan’ın bu iki büyük grubunun Rusya’ya katılması sonrasında yalnız kalan ve hem Rus ilerlemesine, hem de Cungarlara karşı  mücadele etmek zorunda kalan doğudaki büyük cüz ise,  diğer grupların Rusya’ya katılmasından bir asır sonra 1849 yılında Rusya’nın hakimiyetini kabul etmek zorunda kaldı. Böylece Rusya, düzenli bir orduyla savaşmadan kolayca kazandığı bu topraklarda cüz sistemini ve hanlıkları lağvederek buralara Rus yöneticiler atadı.

 

Göçebe hayatı yaşadıkları için toprak sahipliği olmayan bu bölgelere slav göçmen çiftçiler yerleştirdi, Verni (bugünkü Almati) gibi Rus şehirleri kurdu. 1861’de Rusya’da toprak köleliğinin kaldırılması sonrasında topraksız köylüler Kazak düzlüklerine akın ederek Kazakistan topraklarının slavlaşmasına sebep oldu.

 

1853-56 Kırım savaşında Osmanlı-Rus-Fransız güçlerine karşı savaşı kaybetmesi Rusya’nın, Avrupa’ya sırt çevirmesi ve daha fazla doğuya odaklanarak toprak kazanımlarını sürdürme politikasını benimsemesi sonucunu doğurdu. Böylece Kazakistan topraklarını işgalde yaptığı gibi, bu kez, Sırıderya hattında yeni kaleler oluşturarak, Hokand, Buhara ve Hive sultanlıklarını teker teker ele geçirdi. Ancak bu hanlıklar kadim şehirlerde, yerleşik düzende yaşayan müslüman topluluklardan oluştuğu için ortodoks Slav toplulukların Kazakistan ölçeğinde yerleşmesi mümkün olamadı. Bu sebeple Ruslar, Sırıderya hattının güneyindeki kadim şehirlerden oluşan hanlıklardan farklı olarak, üzerinde göçebe gruplar yaşarken ele geçirdikleri ve kentlerini kendilerinin kurdukları Kazakistan topraklarına tarihten bu yana kendi doğal toprakları olarak baktılar. Hatta,  Ural ile Volga nehirleri arasında kalan ve daha önce Korkunç İvan’ın Astrahan Hanlığından 1556’da ele geçirdiği kumluk, tarıma elverişsiz ve ancak göçebelerin yaşayabileceği  bölgenin, talebi üzerine, küçük cüz’e hediye edilmiş olmasını tüm Kazakistan’a teşmil edip, Kazakistan topraklarının tarihi olarak Rusya’ya aidiyetini epik hikayeler haline getirdiler.

 

Ukrayna Savaşı Denklemi Değiştirdi:

 

2022 yılının başında KGAÖ’nün Kazakistan’daki olaylara müdahalesi sonrasında sükunun sağlanmasının Rusya’nın Kazakistan üzerindeki nüfuzunu arttıracağı ve Orta Asya’da daha müdahaleci bir rol üstleneceği düşünülürken, bir ay sonra Ukrayna’ya saldırması genel ortamı değiştirdi. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısında kullandığı “kadim topraklar (tarihi Rusya)” argümanı (Eski Cumhurbaşkanı Medvedev’in “Ukrayna’dan sonra sıra Kazakistan’da” şeklinde sonradan sildiği tweet ve Duma üyelerinin benzer açıklamalarında  görüldüğü üzere), yukarıda özetlenen tarihsel gelişmeler çerçevesinde en başta Kazakistan olmak üzere Orta Asya devletlerini ziyadesiyle rahatsız etti.

 

Orta Asya ülkeleri ticaret, ulaşım yolları ve boru hatları, işçi gelirleri ve güvenlik açısından muhtaç oldukları Rusya ile Batı’nın yaptırımlarından etkilenmeme arasında sıkışırken, Ukrayna’nın başına gelenin, kendi başlarına da gelebileceği endişesiyle  yüzleşmek zorunda kaldılar. Bu sebeple, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınayamamakla birlikte destek de vermediler. Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan 2 Mart’ta BM Genel Kurulu’nun Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınayan kararının  oylamasında çekimser kaldılar (Özbekistan da oylamaya katılmamayı tercih etti). 16 Mayıs’ta yapılan KGAÖ Devlet Başkanları Moskova Zirvesinde Rusya’nın Ukrayna macerasını desteklemekten  uzak durdular. Ülkelerinde yaşayan Rusların “Z” sembolleri kullanmasını, Rusya’yı destekleyen gösteriler düzenlemesini engellediler. En önemlisi tüm Orta Asya’da yaygın şekilde SSCB’nin ikinci dünya savaşını kazandığı gün olarak kutlanan 9 Mayıs zafer bayramı etkinliklerini iptal ettiler. Kazakistan, ülkesinde kamuoyunu yanlış yönlendirdiğini gördüğü savaş çığırtkanlığı yapan Rus tv kanallarını kablolu yayından çıkardı, Rusya’nın MIR kartının bankalarda kullanımını durdurdu.

 

Rusya’nın “tarihi topraklarına” dönmesinden  etkilenmeye ilk aday olan Kazakistan’ın Cumhurbaşkanı Tokayev 15 Haziran’da Rus televizyonuna verdiği demeçte, Rusya’ya uygulanan Batı yaptırımlarına karşı gelemeyeceklerini söylerken, Tayvan,  Kosova, Abhazya ve Güney Osetya örneklerinde olduğu gibi, Ukrayna’dan ayrılacak bölgeleri de aynı gerekçeyle tanımayacaklarını ifade etti. Tokayev iki gün sonra  katıldığı San Petersburg Uluslararası Fuarında  Putin ile birlikte çıktıkları podyumda da bu tutumunu tekrarladı. Rusya, 6 Ocak askeri müdahalesiyle rejimini korumaya yardım ettiği için müteşekkir kalmasını umduğu Kazakistan’ın bu tutumundan memnun olmadığını, sadece Rus gazeteciler ve siyasilerinin “nankörlük” suçlamalarında değil, Kazakistan’ın ihraç ettiği  gazın %80’inin geçtiği Hazar Boru Hattını Mart-Ağustos aylarını kapsayan beş aylık dönemde bakım ve arıza gerekçesiyle dört kez kapatarak da gösterdi. Bu tehditkar hatırlatmalar karşısında Cumhurbaşkanı Tokayev,  4 Temmuz’da AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile yaptığı telekonferansta, Kazakistan’ın hidrokarbon potansiyelinin geliştirilerek Avrupa’ya aktarılması konusunu görüştü. 7 Temmuz’da ABD enerji şirketlerine çağrıda bulunarak onları Hazar geçişli boru hattının kapasitesinin arttırılmasına yönelik yatırımlar yapmaya davet etti.  Aynı zamanda Çin’e petrol sağlayan Atrau-Kenkıyak-Kumgöl hattında kapasite geliştirilmesi için talimatlar verdiğini açıkladı. Kazakistan ayrıca,  mevcut tutumunu sürdürerek, Ukrayna’nın Luhansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson bölgelerinin referandumlar yaparak Rusya’ya katılmalarını tanımayacağını da  açıkladı. Kazakistan’ın Almati’de SSCB döneminden kalan 300 sığınağı Tokayev’in talimatıyla restore etme kararı aldığının açıklanması da sembolik bir hatırlatma oldu.

 

Kazakistan’ın Uluslararası Destek Arayışı ve İçte  Rejimi Güçlendirme Çabaları:

 

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’in, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında dış ilişkilerde  alternatif destek ve içte de yönetimini konsolide etmeye yönelik çabalarını arttırdığı görüldü. Kazak liderinin 10 Mayıs’ta başlayan Türkiye ziyaretinde Hazar geçişli boru hatlarında kapasite arttırımı, Kuşak-Yol Girişimi çerçevesinde orta hattın geliştirilmesi, ticaret ve yatırımların arttırılması yanında askeri alanda işbirliği ve ANKA SİHA’larının Kazakistan’da ortak üretimine yönelik konuların ele alınması; 19 Haziran’da İran’ı ziyaretle tarım, ulaşım, enerji, yatırım, ticaret ve turizm alanlarında ikili anlaşmalar imzalaması takip etti. Bu ziyaretler Kazakistan’ın Rusya’yı by-pass eden alternatif güzergahlar bulma çabalarının ilk işaretleri olarak değerlendirildi.

 

Bu çabaları, Çin devlet başkanı Xi Jinping’in, Corona salgını sonrasında yurt dışına ilk ziyaretini oluşturan ve Semerkant’ta yapılacak ŞİÖ zirvesi öncesinde sadece Kazakistan’a gerçekleştirdiği resmi  ziyaret izledi. Xi, 14 Eylül’de havaalanına inişinde bizzat Tokayev tarafından Çince konuşarak karşılandı (Tokayev bir diplomat olarak Pekin’de görev yapmıştı). Önemli bir anlaşma veya belgenin imzalanmadığı bu ziyaret, 2013 yılında Kuşak-Yol girişimini de  ilk defa Kazakistan’da dünyaya duyuran Xi’nin, bu ülkeye verdiği önemi bir kez daha göstermesi açısından değer kazandı.

 

Xi’nin, ayrıca, Rusya’nın revizyonist girişimlerinden en büyük endişeyi duyan Kazakistan’ı rahatlatacak şekilde Rusya’ya ve bu ülkenin Ukrayna’ya saldırısına atıfta bulunmadan da olsa Çin’in Kazakistan’ı, bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve hakimiyetinin korunmasında destekleyeceğini ve bu ülkenin içişlerine karışılmasına karşı çıkacaklarını açıklaması da dikkatle not edildi. Böylece, 6 Ocak’da KGAÖ adına Kazakistan’a müdahalesini desteklediğini açıklayan Çin, yedi ay sonra Rusya’ya, Kazakistan’ın bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunmasında hayati çıkarları olduğunu hatırlatıyordu.

 

Xi Jinping’in 14 Eylül ziyaretiyle aynı zamanda Kazakistan’a yapılan diğer önemli bir ziyaret de Papa Francis’in “Dünya Dini Liderler Konferansı”na katılmak amacıyla Astana’yı ziyareti oldu (Davetli olmasına rağmen Rus Ortodoks Patriği Kirill toplantıya katılmadı). 2001’de Papa John Paul II’nin ziyaretinden yirmibir yıl sonra Papa Francis de, dünyanın yaşadığı önemli bir gerilim anında, bu gerilimin gelecekteki halkalarını oluşturma endişesi taşıyan Kazakistan’a bir ziyaret gerçekleştiriyordu. Bu ziyaret de Kazakistan’ın öneminin vurgulanması açısından yankı yaptı.

 

Öte yandan, yılın başında küçük cüz topraklarında LPG fiyatlarına itiraz olarak başlayıp, büyük cüz topraklarında rejime karşı gösterilere evrilen olayları KGAÖ’nün müdahalesiyle sonlandıran Tokayev’in, göstericilerin hedefindeki  kurucu başkan Nazarbayev’in izlerini silme, aile fertleri ve yakınlarını önemli görevlerden uzaklaştırma ve kendi gücünü konsolide etme çabalarının  Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonrasında hızlanarak devam ettiği görüldü. Nazarbayev’in Güvenlik Konseyi başkanlığından uzaklaştırılmasından sonra, Haziran referandumuyla Nazarbayev’in  “Elbaşı” olarak anayasaya giren adı  çıkarıldı, Nazarbayev adına konan “ilk başkan bayramı” lağvedildi. Başkent Astana’nın Nazarbayev’e atıfla (bizzat Tokayev’in önerisiyle)  Nur-Sultan yapılan adı, tekrar Astana’ya çevrildi. Nazarbayev’in akrabaları ve yakınları önemli görevlerinden uzaklaştırıldı, bir kısmı yargılanmaya başlandı. 5 Haziran’da katılımın %68 olarak gerçekleştiği ve katılanların %77,18’inin oylarıyla kabul edilen anayasa referandumu ile Kazakistan’ın, süper başkanlık rejiminden güçlü parlamentoya sahip cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtiği açıklandı.

 

Cumhurbaşkanı Tokayev’in, her ne kadar her fırsatta “Putin’in sadık bir müttefiki olduğunu” ifade etse de, Ukrayna savaşı akabinde Rusya’ya karşı sergilediği yukarıda özetlenen güçlü tutumunun, (1) Ocak gösterilerini bastırmak için Rus askerlerini yardıma çağırmasının bazı Kazak çevrelerde yarattığı olumsuz havayı dindirerek onu kahraman payesine yükseltmesi, (2) Nazarbayev ve ailesinin siyasi ve ekonomik görevlerden uzaklaştırılması, yolsuzlukla mücadele, anayasa referandumu ile başkanlık yetkilerinin azaltılıp, parlamentonun biraz daha ön plana çıkarılması, bu çerçevede (3) Tokayev’in önerisi üzerine, cumhurbaşkanının yedi yıllık bir dönem için sadece bir kez seçilmesini öngören kanunun da 16 Eylül’de Meclis’ten geçmesiyle, Cumhurbaşkanı Tokayev, 20 Kasım 2022’de erken başkanlık seçimlerinin yapılacağını ve kendisinin de aday olacağını açıkladı.

 

2019’da beş yıllık bir dönem için seçilen Tokayev’in 2024’ü beklemeyip, hemen erken seçimlere gitmesinin, toplumda kendisi hakkında oluşan olumlu kanaatten istifade ederek, Rusya kaynaklı güçlerin veya hala önemli nüfuzları bulunan  Nazarbayev aile ve yakınlarının zaman içinde ve mevcut zorluklara Ukrayna savaşının yansımalarının eklenmesiyle daha da kötüleşebilecek ekonominin  yaratacağı olumsuz havayı da kullanmalarına izin vermeden, durumunu konsolide etmeyi hedeflediği anlaşılmaktadır. 20 Kasım seçimleri yaklaşırken, dış güçlerin Kazakistan’ın istikrarını bozacak eylemlerde bulunmaya çalıştığı söylemleri de dillendirilmekte ve bu çerçevede tutuklamalar da olmaktadır. Bu söylemin, seçim taktiği olabileceği gibi, Ukrayna saldırısı çerçevesinde Rusya çevrelerini rahatsız etmek bakımından  bir gerçekliğe işaret ediyor olması da ihtimal dahilindedir.

İlgili Yazılar
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir