Küresel Siyaset Üzerine Gözlemler
Rusya’nın 2014’te Kırım’ı işgal ve ilhakı dünyayı yeniden benzersiz bir sarsıntı dönemine soktu. Takip eden dönemde yaşanan bölgesel ve küresel istikrarsızlıklar, Çin’in güçlü bir aktör olarak uluslararası arenada yerini alması, Rusya’nın artan biçimde saldırganlığa dayalı revizyonizme kayması ve ABD’de Trump’ın ikinci kez işbaşına gelmesiyle küresel güç dengeleri yeniden şekillenmeye başladı. Özellikle Batı dünyasında yaşanan çalkantılarla birlikte yeniden şekillenmeye başlayan küresel jeostratejik ortam daha büyük belirsizlikleri su yüzüne çıkarttı. Gündem, Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yaptığı saldırı sonrasında İsrail’in Gazze’de insanlık dışı boyutlara varan operasyonları ve Trump yönetiminin buna verdiği destekle daha da ağırlaştı. Büyük güçler arası mücadelenin arasına sıkışmak istemeyen bir grup bölgesel aktör, bugünlerde yaygın kabul gören tanımıyla “Küresel Güney” adı altında kümelendiler ve alternatif çözüm ve bölgesel/küresel düzen arayışına giriştiler. Kısacası mevcut ortamda, asimetrik çok kutupluluktan esnek çok kutupluluğa uzanan farklı etiketler altında bir “çok kutupluluk” adına barış ve uzlaşı arayışları uluslararası gündemi meşgul ediyor.
Ve Güney Kafkasya
Küresel siyasetin bu farklı kavramlar, tezahürler ve kalıplar üzerinden giriştiği arayışta Güney Kafkasya’daki dengeler, Ortadoğu’daki olaylar zincirinden çok daha önce 2020 Sonbaharındaki 44 gün savaşı sonrasında kökten değişime uğradı. İsrail’in Orta Doğu’yu kasıp kavuran operasyonları henüz daha gündemde değilken Azerbaycan’ın Eylül 2023’te Karabağ topraklarını işgalden kurtarması Güney Kafkasya için tamamen yeni bir sayfanın açıldığının habercisiydi. Azerbaycan’ın neredeyse otuz yıldır Ermenistan’ın işgali altındaki topraklarını işgalden tümüyle kurtarması, Azerbaycan-Ermenistan kalıcı barışı için kuvvetli bir zeminin tesis olunduğu bir gündemi karşımıza çıkarttı. Zira Güney Kafkasya için artık siyasi denklem de bölgesel dengeler de değişmişti. Bu değişimin işbirliği odaklı önemli bir ayağı artan ticari ilişkiler, sınır aşan işbirlikleri ve bölgenin birbiriyle olan kopukluklarını ortadan kaldıracak bağlantısallık projelerinin gerçekleştirilmesi fırsatının ortaya çıkmasıdır. Bu fırsatın en bilinir projesi, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını özgürleştirerek toprak bütünlüğü ve egemenliğini kalıcı biçimde tesis etmesiyle Azerbaycan anakarası ile Nahçıvan’ı Ermenistan toprakları üzerinden Zengezur (Syunik) güzergâhı adı altında birleştirecek ve bu sayede Güney Kafkasya ve Orta Asya bağlantısıyla Avrupa ile Çin arasında alternatif bir ticari güzergâh olarak tanımlanan Orta Koridor’dur. Bu proje bölgesel bağlantısallığın kapsamının genişlemesi ve Türkiye’nin doğu-batı ve kuzey-güney eksenlerinde merkez olma yaklaşımını takviye etmesi bağlamında Ankara tarafından açıkça dile getirilen ve gerçekleştirilmeye çalışılan onlarca projenin boyutlandırılması adına yeni fırsatlar anlamına gelmekteydi. Bu çerçevede, Ankara bölge dışı aktörlerle özellikle finansman, altyapı yatırımları, ticarî-ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini bölgeye özgü bir işbirliği ve refah modeline öncülük etmesi için sorumluluk yüklenmiş ve bölgesel çıkarlar ile Türkiye’nin ulusal çıkarlarını uyumlulaştırmayı hedeflemiştir. Bu çabanın zaman zaman çoğu “insan yapımı” iç krizlerin etkisi altında dışarıda mezhepsel ağırlık taşıyan bir politik çizgide başını büyük ölçüde Ortadoğu meselelerine gömmeyi maharet sayan bir yolda aksamalarla karşı karşıya kaldığı görülmekte. Tüm bu aksamalara ve zaman zaman kaçan fırsatlara rağmen Türkiye’deki yönetim çevrelerinin Azerbaycan-Ermenistan meselesine gündemlerinde yer vermediklerini öne sürmek hakkaniyete pek de sığmaz. Örneğin, 15 Haziran 2021’de Türkiye ile Azerbaycan’ın açıkladığı Şuşa Beyannamesi, ikili arasındaki ilişkileri müttefiklik seviyesine çıkarmanın ötesinde, “Zengezur Koridoru”na öncelik vermekle birlikte iki ülke arasındaki bağlantısallığın Orta Asya’ya da uzanacak şekilde geniş ölçekte takviye edilmesini karara bağlamıştır. Türkiye ve Azerbaycan, Aralık 2021’de hayata geçirilen Güney Kafkasya İşbirliği Platformu çerçevesindeki 3+3 (Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran, Ermenistan ve Gürcistan) formülüne dayalı bölgesel modelin hayata geçirilmesine gayret etmişlerdir.
Ankara hem ikili hem Türk Devletleri Teşkilatı dahil çoklu çerçevelerde Güney Kafkasya’da barış ve işbirliğinin sağlanmasına dönük kararlar alınmasında önemli bir rol üstlenmesine karşın, örneğin 2021’de Batı dünyasının (G7 ve AB) bölgeye ilişkin proje ve girişimlerini evrilmekte olan yeni küresel dengeler perspektifinden yeterince değerlendirmekten uzak kalmıştır. Bu çerçevede Şuşa Beyannamesiyle hemen hemen eşzamanlı yayınlanan G7 Bildirisi ve Aralık 2021’de ilan edilen AB Küresel Geçit Girişimi’ni yeterince ciddiye aldığı söylenemez.
Sahneye AB Çıkıyor
Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde Vaşington ve Brüksel’in 44 gün savaşından sonra arka arkaya gerçekleştirdiği hamlelerin Ankara’da ne derecede değerlendirildiği de soru işaretidir. Bu çerçevede, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’ın Temmuz 2022’de Bakü’yü ziyaretle, Azerbaycan’dan Avrupa’ya doğal gaz ihracının kapasitesini arttırmaya yönelik görüşmeler yapması, Aralık 2022’de ise Bükreş’te Azerbaycan-Gürcistan-Romanya-Macaristan arasında Karadeniz elektrik hattı tesis edilmesi projesi (yeşil enerji ve iletim) için AB’yi temsilen dört ülke arasında stratejik ortaklık anlaşmasının imza törenine katılması, AB’nin bölgeye yönelik yeni politikasının önemli işaret fişekleri olmuştur.
AB, Güney Kafkasya ile de yetinmemiş, Nisan 2025’te Semerkant/Özbekistan’da ilk AB-Orta Asya Zirvesi’nin düzenlemesinde de ön almıştır. Bu Zirve vesilesiyle AB, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’yle stratejik ortaklık kurmuş ve bölge için 12 milyar Avroluk bir yatırım paketi (ulaştırma-3 milyar Avro; kritik hammaddeler-2,5 milyar Avro; enerji ve iklim-6,4 milyar Avro) açıklamıştır.
ABD’nin Güney Kafkasya’ya Yönelmesi
2020 Sonbaharında Azerbaycan’ın yengisiyle sonuçlanan savaş sonrasında bölgedeki dengelerin değişmesini takiben ABD de boş durmamış, her iki tarafla üst düzey temaslar kurmak ve tarafları bir araya getirmek suretiyle Biden döneminden itibaren Güney Kafkasya’daki barış sürecine müdahil olmuştur.
Azerbaycan ile İsrail arasında başta güvenlik ve savunma olmak üzere geniş bir alana yayılan yakın ilişkilerin de etkisiyle Trump yönetimi ABD’nin barış sürecini şekillendirme yolundaki çizgisini sürdürmüştür. Bu yaklaşımının semeresini ise, 8 Ağustos’ta Azerbaycan ve Ermenistan liderlerini Vaşington’da bir araya getirip, Türkiye’de kimi çevrelerin iddia ettiği gibi mutabakat muhtırası değil, bir ön anlaşmanın parafe edilmesini sağlamakla almıştır. İki devlet liderinin huzurunda ve ABD Başkanının kolaylaştıcılığında parafe edilen anlaşma, daha önce Mart 2025’te tarafların üzerinde anlaşarak dünya kamuoyuna açıkladıkları barış anlaşması metninin devamı mahiyetindedir.
Ön Anlaşmanın Temel Unsurları
“Ermenistan Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Barışın Tesisi ve İki Devlet Arasındaki İlişkilere Dair Anlaşma” başlıklı ön anlaşmanın paraflanmış olması, Güney Kafkaslar’da kalıcı barışın tesis edilmesi açısından tabiatıyla hafife alınacak bir gelişme değildir.
Ön anlaşma suretiyle iki devlet, BM Şartı’nın temel ilkeleri çerçevesinde birbirlerinin egemenliğini, siyasi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve uluslararası toplumun tanıdığı sınırlarının ihlal edilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Buna dayanarak taraflar, şimdi ve gelecekte birbirlerine karşı toprak iddialarında bulunmayacak, toprak bütünlüklerini ve siyasi birliklerini tamamen veya kısmen zedeleyecek herhangi bir eyleme girişmeyeceklerdir.
Ön Anlaşmanın 1. ve 2. maddeleri Azerbaycan’ın, Ermenistan Anayasası’nda atıfta bulunulan, Karabağ’ın Ermeni toprağı olduğunu belirten Kuruluş Bildirgesi’nin Ermenistan Anayasası’ndan çıkarılması yolundaki talebini karşılayacak niteliktedir. Bu çerçevede, Vaşington’da paraflanan Anlaşma, Paşinyan yönetimine Ermenistan Anayasası’nı, Azerbaycan’ın önerisi doğrultusunda tadil etmek için gerekli zemini sağlamaktadır. Bu değişiklik için normal şartlarda Paşinyan’ın Haziran 2026’da Ermenistan’daki genel seçimleri beklemesine gerek bulunmadığı savunulabilir.
Sözkonusu iki madde temelinde Azerbaycan’ın, bundan böyle Ermenistan’ın toprak bütünlüğünü doğrudan ilgilendiren “Batı Azerbaycan” ülküsü ve bununla bağlantılı yapılanma ve faaliyetlerden vazgeçmeyi taahhüt ettiği açıktır. Nitekim, Azerbaycan liderliğinin sözkonusu yapılara ve etkinliklere son verilmesi şeklinde bir yaklaşım ortaya koyduğu yönündeki iddialar kimi Azerbaycan basınına yansımıştır. Aksi yöndeki bir tutum, Vaşington’da paraflanan ön anlaşmanın lafzına ve ruhuna aykırı olacaktır.
Tarafların, toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlıklarını hedef alacak şekilde birbirlerine karşı kuvvet kullanma veya kuvvet kullanma tehditinde bulunmamayı üstlenmeleri de önemli bir taahhüt olarak değerlendirilmelidir.
İki devlet arasında sınırların işaretlenmesine ve sınırın belirlenmesine yönelik faaliyetlerin sürdürülmesinin kararlaştırılmış olması keza önemli bir kazanımdır.
Taraflar, karşılıklı sınır hattında hiçbir üçüncü tarafın (herhangi bir devletin) kuvvetlerini konuşlandırmamayı üstlenmektedirler. Metinde, niteliği belirtilmeksizin sadece “kuvvetler” tabiri kullanılmaktadır. Dolayısıyla, bunu hem askerî hem sivil kuvvetler olarak değerlendirmek gerekir. Bu taahhüt çerçevesinde Ermenistan’da konuşlu bulunan AB sivil gözetim misyonunun sona erdirilmesi gerekecektir. Azerbaycan-Ermenistan sınırında ne Rusya’nın ne ABD’nin ne de başka bir ülkenin sivil veya askerî kuvvetleri bulunmayacaktır.
Ön anlaşmada, taraflar arasında güven artırmaya dönük önlemlere de yer verilmiş bulunması, bu bağlamda örneğin nefret söylemine, ayrımcılığa, ayrılıkçılığa, aşırıcı şiddet ve terörizme karşı birlikte mücadele etmeye ve çatışmalar sırasında kaybolan şahıslarla ilgili bilgi teatisi gerçekleştirmeye ve işbirliği yapmaya dair üstlenimlerin sayılmış olması dikkat çekmektedir.
Ön anlaşmanın diğer hükümlerinin, esasen uluslararası uygulama ve teamüller doğrultusunda bu tür barış anlaşmalarında yer alan taahhütlerle uyumlu olduğu görülmüştür.
Üçlü Ortak Bildiri
Ön anlaşmanın, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra sürekli çatışma halinde olan iki devlet arasında barışa dönük sürece geri döndürülmesi güç bir ivme kazandırmış bulunması şüphesiz önemlidir. Diğer yandan, 8 Ağustos tarihli üçlü Zirvenin dünyada ses getiren veçhesini üç ülke arasında imzalanan Ortak Bildiri teşkil etmiştir. Bu Bildirinin, ilk aşamada ön anlaşmadan daha çok yankı uyandırdığı gözlenmiştir.
Bildiri temelinde Azerbaycan’ın öteden beri gündeme getirdiği talebi doğrultusunda AGİT Minsk Süreci ile içinde ABD, Fransa ve Rusya’nın yer aldığı AGİT Eş Başkanlık yapılanması son bulmuştur. Bu durum, Azerbaycan için bir kazanımdır.
Bildirinin hem bölgede hem dünyada en çok ilgi uyandıran hükmü, Azerbaycan’ın batıdaki toprakları ile Zengezur (Ermenistan) üzerinden Nahçıvan ve Türkiye arasında doğrudan ulaşımı sağlayacak koridorun açılması için üç taraf (ABD, Azerbaycan ve Ermenistan) arasında varılan mutabakat olmuştur.
Bugüne kadar “Zengezur Koridoru” olarak tanımlanan yolun adı artık tarafların mutabakatıyla “Uluslararası Barış ve Refah İçin Trump Güzergâhı” (TRIPP) olmuştur.
Bu güzergâhta, ilgili iki tarafın egemenliği, toprak bütünlüğü ve kendi toprakları üzerinde hükümran olma ana ilkelerini haleldar etmeden Azerbaycan, Ermenistan ve Nahçıvan arasındaki uluslararası ve ülke içi bağlantısallığın gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, Ermenistan ve ABD ile bu iki ülke arasında karşılıklı mutabakatla belirlenecek üçüncü tarafların (devletler), TRIPP’i işler kılmak üzere bir çerçeve üzerinde çalışmalar yapmaları taahhüt edilmektedir.
Bildiri’de de, ön anlaşma metninde olduğu üzere, Azerbaycan ve Ermenistan arasında düşmanlığın artık son bulduğu ve bu iki tarafın birbirlerinin toprak bütünlüğüne karşı kuvvet kullanmama taahhütünü üstlendikleri kaydedilmektedir.
TRIPP projesi, diğer hususlar meyanında, Amerikan şirketlerinin Ermenistan’da daha çok varlık sergilemelerine, TRIPP güzergâhının işletilmesinde rol oynamalarına, bu şirketlerin İran’ın hemen kuzeyindeki Ermenistan topraklarında faaliyet göstermelerine imkân tanıması dolayısıyla Zengezur’u aşan jeopolitik ve jeostratejik sonuçlar doğurmaya adaydır. Bu itibarla, Güney Kafkasya ölçeğinin ötesinde dünya gündemini önümüzdeki dönemde meşgul edecek kritik bir gelişmedir.
Hal böyle olunca sözkonusu bağlantısallık projesine ilgili taraflar (Ermenistan ve Azerbaycan) ile özellikle bölge ülkelerinden gelen tepkileri irdelemek kaçınılmazdır.
Azerbaycan
İşgal altındaki topraklarını kurtardıktan, dolayısıyla nihaî amacına vardıktan sonra dahi Azerbaycan lideri Aliyev ve yakın çevresinin Ermenistan’ı hedef alan sert ve çatışmacı söylemler kullanmaya devam ettiği görülmüştür. Bunda, iki ülke arasında uzun yıllara dayalı güvensizliğin rol oynadığı belirgindir. Öte yandan, özellikle 2023’te Karabağ’ın yeniden Azerbaycan’ın egemenliğine girmesi sonrasında Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barışı tesis edecek bir anlaşma metni üzerinde bir dizi tur müzakerelere başlandığı gözlenmiştir. Bu müzakereler meyvesini Mart 2025’te vermiş ve her iki taraf mutabık kaldıkları bir metni kamuoylarına açıklamışlardır.
İki ülkenin lideri Vaşington’a hareket etmeden önce 10 Temmuz’da Abu Dabi’de bir araya gelerek barış sürecine önemli bir halka daha eklemişler ve Vaşington’daki buluşma öncesinde olası bir barış anlaşmasının unsurlarına son rötuşları yapmışlardır.
8 Ağustos tarihli Vaşington buluşmasına giden sürecin köşe taşları böylece döşenmiştir. Hem Vaşington’da parafe edilen ön anlaşma hem açıklanan Üçlü Bildiri bir bütün olarak okunduğunda Azerbaycan’ın barış sürecinden beklentilerinin karşılanmış olduğu sonucuna varmak mümkündür. Aliyev’in Vaşington’da sergilediği tutum ve basına yaptığı açıklamalar bu gözlemi doğrular niteliktedir.
Yetmiş yıl Sovyet Rusya’nın tahakkümü altında kalan Azerbaycan toplumunun tarihî belleğinde 1918’de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin varlığına 1920’de Moskova tarafından son verildiği gerçeği yer almaktadır. Ülke liderliği ve halkı Soğuk Savaş bitip, bağımsızlığını yeniden ilan etmeye yöneldiklerinde Sovyet birliklerinin Bakü’de gerçekleştirdiği bastırma operasyonunu (Kanlı Ocak) da kolektif hafızalarına kaydetmişlerdir. Moskova’nın göz yummasına bağlı olarak Kanlı Ocak’ın ardından gelen Hocalı’daki büyük kıyım da keza belleklerde yer etmiştir.
Güneyde İran, kuzeyde Rusya arasında sıkışan Azerbaycan, bağımsızlık sonrası dönemde bu iki bölgesel gücün kendi üzerindeki nüfuzlarını dengelemek üzere dikkatli ve dengeli bir yol izlemeyi yeğlemiştir. Bu çerçevede, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda Türkiye’yle ilişkilerini her alanda ve her zaman ilerletmeye yönelmiştir. Türkiye aracılığıyla Batı dünyasıyla olan bağlarını da şartlar elverdiği ölçüde güçlendirmiştir. Bu bağlamda, 1990’lı yılların sonunda ABD’nin de destek vermesi üzerine Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ile Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz hattı projesi hayata geçirilmiştir. 2000’li yıllarda ise bir yandan Güney Kafkasya bağlantısallığının kritik bir bileşeni olan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu güzergâhı ile Azerbaycan doğal gazını Türkiye ve Avrupa’ya taşıyan TANAP projesi gerçekleştirilmiştir.
Çeşitli eksikliklerine rağmen kendi iç bünyesini kuvvetlendirmede ve elindeki ekonomik gücü bölgedeki ağırlığını artırmaya tahvil etmede başarı sağlayan ve sonunda Karabağ’ı çevresindeki yedi bölgeyle birlikte işgalden kurtaran Azerbaycan’ın, son dönemde Moskova’yla yaşadığı gerginlikler sonrasında Vaşington buluşmasına özgüven içinde gittiğine şüphe yoktur. Ermenistan’la ön barış anlaşmasının paraflanması öncesinde ABD’deki İsrail lobisinin desteğini arkasına aldığına da kuşku bulunmamaktadır.
Gelinen aşamada, Güney Kafkasya’nın üç aktöründen biri olan Azerbaycan’ın liderlik rolünü yüklenmesiyle bölgede kalıcı barış ve istikrarın işbirliği odaklı bir biçimde tesis edilmesi yolunda yeni bir başlangıç için umutlar yükselmiş bulunmaktadır. Bu durum kuşkusuz İlham Aliyev’in hanesine yazılan bir artı olarak görülebilir.
Ermenistan
Paşinyan yönetiminin işbaşına gelmesiyle birlikte Erivan’ın bölgesel sorunlara yaklaşımında, kademeli de olsa, farklı ve daha gerçekçi bir yaklaşıma yöneldiği gözlenmiştir.
Paşinyan yönetimi, Azerbaycan’ın yengisiyle sonuçlanan çatışmaların iç siyasetinde ve toplumunda ortaya çıkardığı travmaya rağmen 2021 seçimlerinden başarıyla çıkmıştır.
Azerbaycan’la olan çatışmalı dönemde Moskova’dan destek bulamayan Paşinyan yönetimi, esasen daha önce izlemeye başladığı Batı dünyasıyla yakınlaşma siyasetine daha da ağırlık vermiştir. Rusya ve İran’ı Batılı güçlerle dengeleme, bir yandan da Moskova ve Tahran’la olabildiğince temas halinde kalmaya özen göstermiştir. Ermenistan için bölgede hesaba katılması gereken diğer önemli bir aktörün tabiatıyla Türkiye olduğuna şüphe yoktur. Nitekim Paşinyan, Ermenistan toplumunun Türkiye karşıtı kesimlerinden ve Ermeni diasporasının büyük bir bölümünden gelen baskılara rağmen Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi hedefinden vazgeçmemiş ve Ermenistan içinde muhalif unsurlar tarafından dile getirilen tüm eleştirilere rağmen Türkiye’yi yöneten çevrelerle temaslarına gözle görülür ağırlık vermiştir. Paşinyan’ın bu yaklaşımı halen sürmektedir.
Bölgede geniş ölçekli bağlantısallığın hayat bulması ve ülkesinin Batı yöneliminin güçlendirilmesi yönünde tutum belirleyen Paşinyan, Ermenistan toprağı olan Zengezur’dan geçecek koridoru tartışmalı bir optikle olsa da gözetecek şekilde Ekim 2023’te Tiflis’teki İpek Yolu Forumu’nda “Barış Kavşağı” projesi adı altında ortaya atmıştır. Zengezur’dan geçiş şartları dolayısıyla Azerbaycan bu projeye olumlu yaklaşmamış, Ermenistan üzerinde baskı kurmak için Türkiye’yle birlikte İran’ı da kapsayan “Aras Projesi”ni dolaşıma sokmuştur.
Vaşington’da varılan mutabakat ışığında Zengezur koridorunun (TRIPP) yönetimine ABD şirketlerinin müdahil olmalarına imkân tanınması üzerine iki ülke arasında patlak veren koridordan geçişe dair tartışmalı mesele çözüme kavuşmuştur.
TRIPP üzerindeki mutabakatın çerçevesi ABD-Ermenistan ve bu iki ülkenin karşılıklı olarak belirleyecekleri tarafların katılımıyla ilerletilecektir. Sözkonusu “üçüncü tarafların” kapsamında, bugünkü şartlarda, Rusya ve İran’a yer verilmesini beklemek herhalde gerçekçi olmayacaktır.
Bu aşamada Paşinyan açısından gündem iç kamuoyunun ikna edilmesi, kontrol altında tutulması ve seçimlere kadar siyasi açıdan elini güçlendirecek adımların atılarak kalıcı barışın bir an önce tesis edilmesidir. Türkiye-Ermenistan normalleşmesi ve diplomatik ilişkilerin kurulması konusu da bu çerçevede gündemde kalmaya devam edecektir.
Rusya
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı 2014 ve 2022 askerî hamleleri Putin yönetimini Batı dünyasıyla karşı karşıya getirmiş, bir zamanlar kendisinin de işbirliğine dayalı bir çerçevede yer aldığı Avrupa-Atlantik güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
On yılı aşkın bir süredir ana odağını Ukrayna’ya çeviren Rusya, Suriye’deki gelişmeler üzerine bu ülkedeki nüfuzunu yitirmiş, buna paralel olarak Güney Kafkasya’daki varlık ve nüfuzunun da özellikle 2022 sonrasında zayıflamasıyla bölgedeki manevra kabiliyeti daralmıştır.
Öteden beri, bölgedeki donmuş ihtilafları kendi çıkarları lehine kullanmayı itiyad edinen ve ulaşım-iletişimde Kuzey-Güney koridorlarına öncelik veren, dolayısıyla Güney Kafkasya’dan geçen Doğu-Batı eksenli koridora (Orta Koridor) mesafeli duran Rusya’nın, ABD’nin rol almasıyla Azerbaycan-Ermenistan arasındaki barış sürecini bir ileri aşamaya taşıyan Vaşington Mutabakatı karşısında nispeten yumuşak bir söyleme başvurması dikkat çekmektedir. Bu söylemin ortaya konmasında 15 Ağustos’ta Alaska’da yapılan Ukrayna odaklı Trump-Putin zirvesinin temel etkenlerden biri olduğu öne sürülebilir. Rusya, Ukrayna’da almayı umduklarına karşılık Güney Kafkasya’daki son gelişmeyi “sineye çekmeyi” kabul etmiş olabilir. Sonuçta, ABD’nin Rusya ve Ukrayna arasında barışın tesisi için giriştiği rolün neticelerini kısa sürede elde etmesi mümkün olmasa da, orta vadede Moskova’nın yüzünü Kafkasya’ya döndüreceği ve çıkarlarını gözden geçireceği iddia edilebilir. Kafkasya’da sağlanacak kalıcı bir barış ve yeni bağlantısallık projelerinin ortaya çıkaracağı yeni Kafkasya, Rusya’nın geleneksel araçlarla bölgeye dönüşünün önündeki en büyük engeli teşkil edecektir. Bölgesel aktörlerin zaman kaybetmeden sonuca doğru ilerlemeleri bu açıdan önem ve aciliyet arz etmektedir.
Mevcut ortam, Azerbaycan ve Ermenistan’a, geçmişe kıyasla, Moskova’yla aralarına mesafe koymak suretiyle kendi aralarındaki ihtilafı Rusya’nın etkileme gücünden bağımsız olarak çözmek için geniş bir alan tanımıştır. Her iki Güney Kafkasya ülkesi, kendi aralarında sancılı dönemler yaşamakla birlikte önlerine çıkan bu imkânı, kendilerini güvenceye alacak, bu çerçevede Batılı ülkelerle ve bu arada Türkiye’yle ilişkilerini kuvvetlendirecek yönde kullanmışlardır. Azerbaycan ve Ermenistan’ın yaptığı hesaplı tercih sonuçta çatışmalı dönemin geride bırakılmasına yönelik ortak irade olarak tecelli etmiştir.
İran
Gazze’de başlayan olaylar zinciri sonucunda İran’ın bölgedeki vekil güçlerinin kolu kanadı kırılmıştır. Nükleer dosyası nedeniyle ABD ve İsrail’le uzun süredir başı dertte olan İran liderliğinin, Güney Kafkasya’daki son gelişme üzerine Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün açıklamasından derin izler taşıyan bir yaklaşımla TRIPP güzergâhına dair “kırmızı çizgilerinde” daha sert bir eğilim sergilediği görülmektedir. Bu durum karşısında Erivan’ın Tahran’ı “yatıştırmaya” çalışan bir yol izlediği gözlenmektedir.
Ortadoğu’daki son gelişmeler İran’ın TRIPP projesini sekteye uğratma kabiliyetini büyük ölçüde zayıflatmıştır. İran’a karşı yeniden müdahale için aportta bekleyen İsrail ve ABD’nin, bu ülkenin TRIPP projesinde “oyunbozanlık” yapmasına imkân tanımamaları galip olasılıktır.
Öteden beri Rusya gibi Kuzey-Güney koridorlarını destekleyen İran’ın, Güney Kafkasya’da en azından bölgesel çapta başlayan barış sürecini geri çevirmeye gücünün yetmeyeceğini, bozucu bir rol üstlenmesi halinde başına gelecekleri tahmin edecek devlet aklına sahip olduğunu varsaymak gerekecektir. Bu açıdan bakıldığında İran’ın, tamamlandığı takdirde Aras Koridoru projesini ön plana almaya çalışabileceği söylenebilir.
İran, mevcut jeopolitik ortamda Orta Koridorun öncelik kazanmasından da rahatsızlık duymakla beraber bu projenin Hazar Denizi ayaklarını oluşturan Aktau/Kazakistan ve Türkmenbaşı/Türkmenistan limanları ile Bender Abbas/İran limanı arasında esasen kurulmuş bulunan, dolayısıyla kazanım hanesine yazdığı bağlantıdan söz etmemekte; sanki Orta Koridor’un dolaylı da olsa paydaşı değilmiş gibi davranmaktadır. Halbuki durum, kendisinin saklamaya çalıştığı bu gerçekle uyumlu değildir.
İran, her hâl ve kârda Güney Kafkasya’ya komşu bir aktör olmasına karşın karşı karşıya bulunduğu mevcut küresel dengeler bu ülke liderliğine, bölgeye arzulayabileceği ölçüde nüfuzunu yansıtmak olanağını sağlamaktan şimdilik uzaktır. Bu durumun kısa-orta vadede geçerli kalacağını varsaymak ise ihtiyat gereğidir.
Türkiye
Vaşington Anlaşması sonrasında Türkiye’de belli çevrelerin sözkonusu mutabakat dolayısıyla Azerbaycan’ı adeta topa tuttuğu görülmektedir. Bu çevrelerin, iki ülke arasındaki kardeşlik ve dostluk ilişkileri saklı kalmak kaydıyla, Azerbaycan’a, deyim yerindeyse, “minik kardeş (vasal) ülke” muamelesi yapmaya çalışmaları ibretlik bir vakadır.
Azerbaycan, Karabağ ve civar bölgelerin işgalden kurtarılmasında Türkiye ve İsrail’in desteğini almıştır; ancak nihayetinde zaferi kendi öz kuvvetleriyle kazanmıştır. Bu gerçeğin teslim edilmesi, dolayısıyla tartışmaya açılmaması zorunludur.
Ayrı, egemen ve bağımsız bir devlet olarak Azerbaycan’ın kendine özgü ulusal çıkarları bulunmaktadır ve hem Türkiye’deki yönetimin hem ilgili sivil çevrelerin “Bir Millet İki Devlet” prensibi ışığında bu duruma saygı duyması gereklidir.
Aynı şekilde Azerbaycan liderliğinin de Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendine ait ulusal çıkarları bulunduğunun ve bu çıkarların korunmasında Bakü farklı bir görüşe sahipse, bunu alenen açıklamaktan geri durması lazım geldiğini idrak ve teslim etmesi gerekir. Benzer şekilde Bakü’nün, Türkiye’nin iç politikasına müdahil olduğu görüntüsü vermekten, Türkiye’deki kamuoyunun önemli bir kesimini “manipüle” ettiği izlenimini uyandırmaktan uzak durması zorunludur. Örneğin, Türk kamuoyunda Azerbaycan’ın 2023 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinde taraf tuttuğu yönünde bir kanaat hasıl olmuştur. Benzer bir örnek, Bakü’nün Türkiye’deki ana muhalefet partisinin liderini Bakü’de uygun göreceği bir çerçevede ağırlamaktan bugüne değin kaçınmakta oluşudur. Bakü’nün, Türkiye’de bu yaklaşımın not edildiğini bilmesi gereklidir.
Azerbaycan’ın İsrail’le yakın ilişkileri Türkiye’de özellikle iktidara yakın çevrelerde eleştiri konusu yapılmakta ve iki ülke arasında bu alanda bir ihtilafın filizlenmesine meydan vermektedir. Bilhassa Gazze’de cereyan eden trajik olaylar karşısında Türkiye’de, hazmı zor olsa da, Azerbaycan’ın Rusya ve İran baskısına karşı özellikle ABD’yle ilişkileri de gözetecek şekilde kendi güvenliği için İsrail’i olabildiğince yanında tutmaya çalışması Bakü yönetimince Azerbaycan’ın ulusal çıkarlarıyla uyumlu olarak görülmektedir. Bu denklem temelinde bakıldığında “tek millet” tanımıyla belirlenen ilişkilerde madalyonun diğer yüzü olan “iki devlet” nitelemesinin esasen her iki ülkede de çoğu kez gözardı edildiği görülmektedir. İki ayrı ve egemen devletin kendilerine özgü ulusal çıkarlara doğal olarak sahip bulunacağı gerçeğinin, Azerbaycan’a kıyasla Türkiye’de hamaset ve duygusallık uğruna daha fazla boğulduğu gözlenmektedir. Bu kısır döngüden çıkılması iki ülke arasında sağlıklı bir ortak zemin bulunmasının ön şartıdır. Tekrar etmek gerekirse, Bakü Türkiye’nin 82. vilayeti değildir. Benzer şekilde, devletlerin egemen olduğu esasından hareketle Ankara da Bakü’nün uzantısı değildir.
İki ülke arasındaki diğer mevcut “açmazlardan” biri de, Azerbaycan’ın Türkiye’nin iç ve dış politikalarına hâkim olan ideolojik eksenli anlayışa, perde gerisinden de olsa, olabildiğince mesafeli durmayı tercih etmesidir. Bakü, reelpolitik gereği bunu açığa vurmaktan kaçınmaktadır. Türkiye’de topluma belli bir mezhebin, esasen Türk toplumunun da alışık olmadığı versiyonunun dayatılmaya çalışılması, farklı ve seküler gelenek ve göreneklerden gelen Azerbaycan toplumunda çok da hoş karşılanan bir tablo değildir. Bu gerçeğin her iki yönetim tarafından karşılıklı çıkarlar uğruna sütre altına itilmesinin sözkonusu tabloyu değiştiren bir sonuç doğurmadığı bilinmelidir.
TRIPP (Zengezur) projesine dönecek olunursa; ABD şirketlerinin ve belki de başka sivil unsurların Ermenistan’ın hükümranlığında olan Zengezur güzergâhının yapımı, yönetimi ve işletilmesinde rol üstlenecek olmaları Rusya ve İran gibi bölgesel aktörleri rahatsız edecek bir duruma meydan verebilir. Ancak, bunun mevcut gidişatı değiştirecek sonuç vermesini beklemek yanıltıcı olur.
Ankara, çeşitli iç politik hedefler ve bilhassa Ortadoğu kaynaklı meseleler için devletin kasasından sarfettiği milyar dolarları Güney Kafkasya dahil Orta Koridor’un daha da görünürlük ve işlevsellik kazanmasına hasretmiş olsa ve bu hedef için geniş çaplı diplomatik hamleleri hayata geçirmiş bulunsaydı, Azerbaycan-Ermenistan mutabakatında öncü rol üstlenebilir ve her iki ülkenin anlaşması için Türkiye ev sahipliği yapabilirdi. Bu fırsat kaçmış bulunmaktadır.
Diğer yandan, Vaşington Mutabakatı’nı takiben Türkiye’nin önüne çıkabilecek yeni fırsatları değerlendirmesi gerekecektir. Sözkonusu Mutabakat (ön anlaşma) ve Ortak Bildiri, Azerbaycan’ın beklentilerinin hemen tamamını karşılamaktadır. Buna, Mutabakat vasıtasıyla Ermenistan Anayasası’nın değiştirilmesine kuvvetli zemin oluşturan hükümler de dahildir. Bu durumda, ayrı ve egemen bir devletin çıkarları gereği Türkiye, Ermenistan’la olan ilişkilerini tam manasıyla normalleştirmeye yönelmelidir. Bu çerçevede, karşılıklı olarak belirlenecek bir takvim dahilinde Türkiye-Ermenistan sınırını açmayı öncelemelidir. Ermenistan’a da, uygun zeminin hazırlanması koşuluyla, Vaşington’daki mutabakattan hareketle mümkünse bu yıl içinde Anayasasını değiştirmeye yönelik süreci başlatmasını telkin etmelidir.
Ermenistan tarafıyla kurulmakta olan temaslarda, Türkiye’nin ulusal çıkarları bakımından hiç kuşkusuz önemli olmakla birlikte Ankara, sadece Zengezur güzergâhıyla değil, Ermenistan’ın ortasından geçen ulaşım-iletişim hatlarıyla da ilgilendiğini, bu çerçevede Azerbaycan-(Zengezur harici) Ermenistan-Türkiye arasında Orta Koridoru ilave arterler üzerinden takviye edecek doğrudan ulaşım-iletişim ağlarının rehabilitasyonu veya yapımı üzerinde çalışmaya, bu güzergâha da yatırım yapmaya hazır olduğunu açıklamalıdır. Türkiye ve, çıkarlarıyla uyumluysa, Azerbaycan’ın, bu tür bir projeye öncülük edecek ortak iradeyi tesis etmeye yönelmeleri yeğlenmelidir. Bu suretle iki ülke, Zengezur yolunun yapım, yönetim ve işletmesinde rol alacak bölge dışı aktörlerin bölgede meydan verebileceği rahatsızlıkları dengeleyecek bir açılımda ön alabilirler. Bu yönde izlenecek bir çizginin, TRIPP projesi kapsamında ABD ile Ermenistan arasında karşılıklı mutabakatla belirlenecek “üçüncü taraflardan” birine aday olmayı engelleyecek bir sonuç doğurmaması için de gayret gösterilmelidir.
Orta Koridor’u ön planda tutan, buna yatırımı cezbeden, karşılıklı çıkarlara saygı gösterilmesi kaydıyla bu Koridor’a uygun görülecek paydaşları çeken bir tutumun, Türkiye’yi dışarıda tutan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun (IMEC) cazibesini azaltacağı da hatırda tutulması gereken etkenlerden biridir.
Sonuç
Bugünün dünya siyaseti küresel rekabet sarmalı içindedir. Özellikle 2014’ten itibaren küresel siyasete hâkim olan bu rekabetin kısa sürede son bulmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Bu çerçevede, Ukrayna’daki çatışmanın son bulması için Rusya ile Batı arasında bir “orta yol” bulunsa dahi bu çatışmanın ortaya çıkardığı sonuçlar dünya politikasını uzun yıllar meşgul etmeye adaydır.
Geleceği şimdilik muamma olan “Rusya sorunsalı”nın yanı sıra küresel siyasete damgasını vuran ABD-Çin rekabetinin ne yöne evrilebileceğini ise bugünden tam anlamıyla kestirmek güçtür.
Halen tüm gücüyle süren rekabete dayalı jeostratejik ortam, Ukrayna’dan sonra Ortadoğu’yu da şiddet sarmalına sürüklemiş ve bu bölgedeki durumu ağırlaştırmıştır. Ortadoğu’yu kuşatan meseleleri, süregiden stratejik rekabetten ayrı düşünmek hatalı bir yaklaşım olur.
Bu karışık, çatışma ve rekabet dolu ortamda Ankara’nın, Ortadoğu’daki sorunlardan bir parça başını kaldırıp, Güney Kafkasya dahil doğudaki hinterlandında barış, istikrar ve refahı yayacak projeleri radarına daha kuvvetle alması, bu çerçevede kendisine zemin kaybettiren girişimleri dengeleyecek ve ulusal çıkarlarını kollayacak yeni fırsatlardan yararlanmaya yönelmesi zorunludur.
Stratejik rekabetin iyice su yüzüne çıktığı 2021 yılından bu yana ABD ve AB’nin Güney Kafkasya ve Orta Asya’ya dönük yeni bir perspektif geliştirdiğini görmezden geldiği gözlenen Türkiye’deki yönetim çevreleri ve destekçilerinin bir bölümü, süreci doğru okuyup, yeterince değerlendiremedikleri cihetle TRIPP projesi Vaşington’da ilan edilince, işin içine Azerbaycan’ı da katarak vâveylâ koparmakta gecikmemişlerdir. Düşünsel ve pratik dünyalarında zamanında ön almakta geciktikleri için madalyonun her iki tarafını görmezden gelmişler, uluslararası sistemin ayrılmaz parçası olan reelpolitik çıkarların bir gün baskın çıkarak Güney Kafkasya ve Orta Asya’nın içlerine kadar sirayet edeceği gerçeğinden uzak durmuşlardır. Bu çevreler, TRIPP projesinde Rusya ve İran’ın “oyunbozanlığına” bel bağlamaya eğilimli bir çizgi dahilinde bugün yakınma üstüne yakınmayla malul bir düşünsel çerçevede ilerlemekte beis görmemektedirler. Bu bağlamda, TRIPP’in ilerleyen dönemde vekalet savaşlarına sahne olabilecek bir “jeopolitik fay hattına” dönüşmesi ihtimali, bölgedeki tüm aktörler açısından hafife alınmaması gereken bir risk teşkil etmektedir.
ABD ile Rusya’nın, Ukrayna için bulabilecekleri “ortak çözüm” zemininde Moskova’nın Güney Kafkasya’da ABD’nin elini rahat bırakabileceğini, Tahran yönetiminin ise ortadaki jeostratejik tabloyu etkileme potansiyelinin daraldığını adeta görmezden gelmektedirler. Bu durumda Türkiye’nin kullanması gerekli fırsatları analiz etmekten, dolayısıyla gücünü bunlar için kullanmasını tavsiye eden bir yaklaşımdan uzak durmaktadırlar. İdeolojik ve dogmatik düşünce dünyaları içinde yaşayıp, dünya gerçeklerinden kopuk bir halde kendilerini ve taraftarlarını bu gerçeklerden soyutlamaya yönelmektedirler. Ankara’nın bu eksik, hatalı ve yanıltıcı yaklaşımlardan kendisini ve toplumu muaf tutmayı yeğleyen akılcı bir yol izlemesini teşvik etmek gelecek için herhalde en doğru tercih olacaktır.
Kaynakça:
Abdülkerimov, B., Şeker, A. U., Kussainova, M., & Tayfur, N. A. (2025, Nisan 4). Özbekistan’da Birinci Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesi başladı. Anadolu Ajansı (AA). https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ozbekistanda-birinci-avrupa-birligi-orta-asya-zirvesi-basladi/3528122
Aktan, S., & Tidey, A. (2025, Nisan 4). Semerkant Zirvesi: AB ve Orta Asya ülkeleri ortaklık anlaşması imzaladı. Euronews. https://tr.euronews.com/my-europe/2025/04/04/semerkant-zirvesi-ab-ve-orta-asya-ulkeleri-ortaklik-anlasmasi-imzaladi
Aydın, M. (2025, Ağustos 9). Vaşington’da imzalanmayan antlaşma ve sonuçları. Global Panorama. https://www.globalpanorama.org/2025/08/vasingtonda-imzalanmayan-antlasma-ve-sonuclari/
Azatutyun. (2025, Ağustos 11). Russia claims trilateral agreements with Armenia, Azerbaijan “still valid”. https://www.azatutyun.am/a/33499730.html
Bayramoğlu, B. S. (2025, Ağustos). Güney Kafkasya’da barış ve rekabet: Zengezur’dan Trump Koridoru’na. Hariciye. https://hariciye.org/b-sarper-bayramoglu-yazdi-guney-kafkasyada-baris-ve-rekabet-zengezurdan-trump-koridoruna/
BBC News Türkçe. (2025, Temmuz 4). Rusya-Azerbaycan arasında gerilim tırmanıyor: “Dikkatli olsunlar da elleri yanmasın”. https://www.bbc.com/turkce/articles/c056e3vzzmyo
Çelikpala, M., & Ceylan, F. (2023, Aralık 11). Stratejik rekabet ortamında bölgesel ve küresel bağlantılılık. Perspektif. https://www.perspektif.online/stratejik-rekabet-ortaminda-bolgesel-ve-kuresel-baglantililik/
Ceylan, F. (2024, Temmuz 1). Zirvelerin anaforunda can çekişen küresel ortam. APM. https://apm.org.tr/2024/07/01/zirvelerin-anaforunda-can-cekisen-kuresel-ortam/
Ceylan, F. (2025, Temmuz 14). Güney Kafkasya’da doğum sancıları. APM. https://apm.org.tr/2025/07/14/guney-kafkasyada-dogum-sancilari/
de Waal, T. (2025, Mart 17). Armenia and Azerbaijan’s major step forward. Carnegie Endowment for International Peace. https://carnegieendowment.org/emissary/2025/03/armenia-azerbaijan-peace-deal-next-steps?lang=en
Euronews. (2021, Haziran 21). Ermenistan’daki erken seçimde Başbakan Nikol Paşinyan zafer kazandı. https://tr.euronews.com/2021/06/21/ermenistan-da-erken-secim-kesin-olmayan-sonuclara-gore-basbakan-pasinyan-zafer-ilan-etti
Euronews. (2022, Temmuz 18). Avrupa Birliği, Rus gazına alternatif arıyor: Von der Leyen, Azerbaycan’a gitti. https://tr.euronews.com/2022/07/18/avrupa-birligi-rus-gazina-alternatif-ariyor-von-der-leyen-azerbaycana-gitti
Fırat, C. K. (2025). A new chapter in Caucasus – If it holds. Turkey In Depth.
Gamaghelyan, P., & Şiriyev, Z. (2025, Ağustos 8). Barışa doğru: Ermenistan ve Azerbaycan’ın “eski alışkanlıklarıyla” imtihanı. Agos. https://www.agos.com.tr/tr/yazi/35413/barisa-dogru-ermenistan-ve-azerbaycanin-eski-aliskanliklariyla-imtihani
Haber Global. (2025, Mayıs 21). Ankara’da “Batı Azerbaycan’a geri dönüş” konferansı! Aliyev: Konu artık uluslararası gündemde. https://haberglobal.com.tr/dunya/ankarada-bati-azerbaycana-geri-donus-konferansi-aliyev-konu-artik-uluslararasi-gundemde-448151
Huseynov, V. (2024, Nisan 15). Yerevan’s “Crossroads for Peace” remains elusive. Eurasia Daily Monitor, 21(57). https://jamestown.org/program/yerevans-crossroads-for-peace-remains-elusive/
Iran International. (2025, Ağustos 11). Iran pushes back on Zangezur corridor deal, sets talks with Armenia. https://www.iranintl.com/en/202508112173
Karar. (2024, Ekim 21). Biden’dan Aliyev’e Azerbaycan Ermenistan barışı mektubu: ABD desteğe hazır. https://www.karar.com/dunya-haberleri/bidendan-aliyeve-azerbaycan-ermenistan-barisi-mektubu-abd-destege-hazir-1902415
Ministry of Foreign Affairs of the Republic of Armenia. (2025, Ağustos 11). Publication of the initialed agreement between Armenia and Azerbaijan. https://www.mfa.am/en/press-releases/2025/08/11/Initialed%20Arm-Az%20Peace%20Agreement%20text/13394
Ongun, Y., & Ceylan, F. (2021, Aralık 22). Yeni bölgesel bağlantılar: Çin-Kafkasya-Türkiye-Avrupa. Yetkin Report. https://yetkinreport.com/2021/12/22/yeni-bolgesel-baglantilar-cin-kafkasya-turkiye-avrupa/
Ongun, Y., & Ceylan, F. (2022, Nisan 11). Rusya-Ukrayna savaşı kıskacında Güney Kafkasya. Fikir Turu. https://fikirturu.com/jeo-politika/rusya-ukrayna-savasi-kiskacinda-guney-kafkasya/
President of the Republic of Azerbaijan. (2025, Ağustos 9). Joint declaration signed on meeting between President of Azerbaijan and Prime Minister of Armenia held in Washington. https://president.az/en/articles/view/69572
President of the Republic of Azerbaijan. (t.y.). Blood memory: 20 January – National Mourning Day. https://president.az/en/pages/view/azerbaijan/memories
Rehimov, R. (2024, Eylül 26). ABD, Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanları, New York’ta görüştü. Anadolu Ajansı (AA). https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-azerbaycan-ve-ermenistan-disisleri-bakanlari-new-yorkta-gorustu/3342844
Rehimov, R. (2025, Temmuz 10). Aliyev ve Paşinyan, Abu Dabi’de bir araya geldi. Anadolu Ajansı (AA). https://www.aa.com.tr/tr/dunya/aliyev-ve-pasinyan-abu-dabide-bir-araya-geldi/3626681
Şeker, A. U. (2022, Aralık 17). AB, Karadeniz’in altından elektrik hattı döşeme hazırlığında. Anadolu Ajansı (AA). https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ab-karadenizin-altindan-elektrik-hatti-doseme-hazirliginda/2766332
T.C. Dışişleri Bakanlığı. (2021, Aralık 9). No: 409, Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrarın tesisine yönelik bölgesel işbirliği platformunun ilk toplantısı hk. https://www.mfa.gov.tr/no_-409_-guney-kafkasya-da-kalici-baris-ve-istikrarin-tesisine-yonelik-bolgesel-isbirligi-platformunun-ilk-toplantisi-hk.tr.mfa
Touchtidou, S. (2025, Temmuz 3). IMEC: Can the ambitious trade corridor from India to Europe succeed? Euronews. https://www.euronews.com/business/2025/07/03/imec-can-the-ambitious-trade-corridor-from-india-to-europe-succeed
Türkiye Cumhuriyeti & Azerbaycan Cumhuriyeti. (2021, 15 Haziran). Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında müttefiklik ilişkileri hakkında Şuşa Beyannamesi. T.C. Cumhurbaşkanlığı. https://www.tccb.gov.tr/assets/dosya/2021-06-15-Azaebaycan-SusaBeyannamesi.pdf
YeniÇağ. (2023, Eylül 20). Cumhurbaşkanı Aliyev sert konuştu: “Bıraksınlar da Güney Kafkasya rahat nefes alsın”. https://yenicag.info/cumhurbaskani-aliyev-sert-konustu-biraksinlar-da-guney-kafkasya-rahat-nefes-alsin