Mali, en nihayetinde, Rusya ve Çin Hariç, Tüm Dünyayı Karşısına Aldı
Mali’de 2020 yazında meydana gelen askeri darbenin ardından nükseden Fransa karşıtlığının, iki yıl içinde genel bir batı aleyhtarlığına dönüştüğünü hep birlikte izledik. 2013 yılında ülkeyi bölünmekten kurtaran Fransız askerleri, yıllar içerisinde, cihatçı saldırıları durduramadığı gerekçesiyle hedef tahtasına dönüştürülünce, geçtiğimiz sene Mali’den ayrılmak zorunda kaldılar. Hemen ardından Avrupa Birliğinin ortak görev gücü TAKUBA’ da artan baskılar neticesinde ülkeyi terk etmek durumunda kaldı. Mali’deki askeri yönetimin bir sonraki hedefi ise, 2013 yılından itibaren cihatçı ve ayrılıkçı silahlı grupların saldırılarına karşı şehirlerin güvencesi konumundaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü MİNUSMA oldu. 14 bin askere ilaveten iki bin sivil personel ile birlikte 16 bin civarında görevliden müteşekkil BM misyonunun, 2023 sonuna kadar Mali’den ayrılması kesinleşti. Temmuz başlarında Newyork’da toplanan BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında, Çad, Mısır, Senegal, Nijer, Fildişi Sahili, Bangladeş gibi ülkelerin askerlerinden oluşan güvenlik ve istikrar misyonunun görev süresinin uzatılması bu defa mümkün olmadı; ev sahibi Mali Dışişleri bakanının karşı gelmesi üzerine alındı bu kritik karar. MİNUSMA’nın ayrılışıyla, ülkede Rusya (Wagner) dışında yabancı askeri güç kalmayacak. Mali Ordusunun Wagner ile elele gerçekleştirdiği operasyonları insani bilanço açısından eleştiren yabancı kurum ortalıkta dolaşmayacak. Mali’deki askeri yönetimin, Sahel kuşağının 5 ülkesinin (Mali, Moritanya, Nijer, Burkina Faso ve Çad) ortak inisiyatifiyle 2014 yılında teşkil edilen G-5 Sahel Teşkilatından (5 bin kişilik ortak ordusu 2018 de operasyonel hale getirildi) geçen sene mayıs ayında çekildiği de dikkate alındığında, Libya’da Kaddafi rejiminin devrilmesinin ardından, güvenlik ve istikrar peşinde koşan bu batı Afrika ülkesinin, yakın gelecekte tamamen Rusya’nın kucağına “oturacağını” görüyoruz.
Terör saldırılarının sonlandırılamamasının faturası Fransa’ya kesildi
15 yıla yaklaşan bir süredir Afrika’yı imkanlar dahilinde izlerken Mali’nin yaşadığı siyasi/askeri sıkıntıları ve çeşitli krizleri yakinen takip etmeyi ihmal etmedim. Ülkenin başı 2012 yılından günümüze dertten kurtulamadı. Kuzey bölgelerde, bir yandan ayrılıkçı Tuaregler, diğer yandan Al Kaide ve Daeş bağlantılı cihatçı örgütler merkezi yönetimi zorlamayı sürdürüyorlar. 2015 yılında Cezayir’in öncülüğünde Mali hükümeti ile ayrılıkçı Tuareg grupları arasında imzalanan Barış Anlaşması, Bamako yönetimini nispeten rahatlattı, buna karşın, cihatçı grupların saldırıları bir türlü sonlandırılamadı. 4500 kişilik Fransız müdahale Gücü Barkhane ve Avrupa Birliği görev gücü TAKUBA ile birlikte gerçekleştirilen operasyonlar, merkez ve kuzey kesimlerdeki güç dengelerini Mali ordusu lehine değiştiremedi. Yolsuzluklara son vermek, ülke bütünlüğü ve cihatçı saldırıları durdurmak vaatleriyle 2020 yazında darbe yaparak iktidarı ele geçiren askerler, iki sene sonra, ortaya çıkan başarısız güvenlik bilançosunun faturasını Fransa’ya keserek uyanıklık yaptılar. Sıkıntıları devam eden Mali halkı ise, askeri yönetimin yönlendirmesi ve izahatları doğrultusunda, Fransız askerinin çok beklenen huzur ve istikrarı sağlayamadığına kanaat getirerek yeni bir müttefik/kurtarıcı arayışına yöneldi. Bir süredir radarına Batı Afrika’yı yerleştiren Putin Rusyası ortaya çıkan fırsattan yararlandı ve 6 senedir yerleştiği Merkezi Afrika Cumhuriyeti’nden (MAC) Mali’ye sıçrayış yaptı.
Wagner’in gidişi MAC’de derin siyasi/askeri kaosa, Mali’de ise cihatçı terörün nüksetmesine yol açar
Geçtiğimiz haziran ayında Wagner güçlerinin Putin’e başkaldırarak Moskova’ya doğru ilerlemeleri, Putin yönetimi kadar, MAC ve Mali’deki yönetimleri de telaşe ve tedirginliğe itti. Bu iki ülkeye (özellikle MAC) iyice yerleşmiş bulunan Wagner unsurlarını, Prigojine ayaklanması ertesinde, nasıl bir gelecek beklediği geçtiğimiz haftaların en çok tartışılan hususu oldu. Sergei Lavrov’un Rusya’nın her iki ülkedeki varlığının devam edeceği yolundaki teminatı üzerine Bangui ve Bamako yetkilileri derin bir nefes aldılar. Ayrıntılara girmeden şu saptamayı ortaya koyalım. Wagner unsurlarının MAC’nden çekilmeleri halinde, kış uykusundaki muhalif silahlı güçler fazla gecikmeden Bangui’ye doğru harekete geçerler, bu gelişme derin kaosa yol açar ve bir şekilde Touadéra rejiminin sonunu getirir. Üçüncü kez seçilmek üzere anayasayı değiştirme gayreti içindeki Faustin-Archange Touadéra, çaresizlik içinde selefi François Bozizé’nin yaptığı gibi yurt dışına kaçmak zorunda kalır. Ülkede mevcut kısıtlı sayıdaki Ruanda askerinin de bu kaos senaryosunu engellemesi ve istikrarı koruması imkansıza yakındır.
Wagner’in geri çekilmesi senaryosunun Mali’deki yansımalarının MAC düzeyindeki seviyelerde olumsuzluklara yol açmayacağı, ancak askeri hükümetin işini hayli zora sokacağı tahmine müsaittir. Wagner unsurlarının yerleştiği merkez ve kuzeydeki garnizonları, geri çekilme ertesinde, Mali ordusu el koyamadan cihatçı grupların ele geçirmeleri daha gerçekçi durmaktadır. Özetle, Wagner’in ani plansız geri çekilişi MAC için tam bir kabus senaryosu, Mali için ise güvenlik koşullarının daha vahim ve çetin hale gelmesi manasındadır.
Mali darbeden üç yıl sonra bölgeye tekrar entegre oldu
Yukarıdaki arka plan çerçevesinde, Mali’de, Assimi Goita önderliğindeki askeri yönetimin üç yıllık bilançosu ve geleceği, başarılı icraatlardan göz kamaştırmıyor ise de, yeni anayasanın yürürlüğe girmesini ardından, cuntanın ülkeyi taahhüt edilen tarihlere kadar (Şubat 2024), lastiği patlatmadan seçimlere götüreceği anlaşılmaktadır. Mali, son iki yıl içinde batı dünyası ile ilişkileri iyice germiş olmasına karşın, bölge ülkeleri ve bölgesel teşkilatlar ile arasını düzeltmeye muvaffak olmuştur. Güçlü bölgesel örgüt ECOWAS’ın 2022 Temmuz ayında Mali’ye uygulanan yaptırımları kaldırmasının ardından, geçtiğimiz haftalarda Batı Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği’nin (UEMOA) de, Mali ile ilişkileri normalleştirme kararı alması, cuntanın karne notunu yükseltmiştir. Assimi Goita, doğu komşusu Nijer ile UEMOA’nın lokomotifi kabul edilen Fildişi Sahili ile gergin ilişkilerini bir miktar düzeltebildiği takdirde, Mali’nin üç sene önce tamamen tecrit edildiği Batı Afrika bölgesine yeniden entegrasyonu tamamlanmış kabul edilecektir.
Mali 2024 şubat seçimlerinin sonucu: Asimi Goita sivil cumhurbaşkanı
Mali seçmeninin, 2020 yazında, İbrahim Boubacar Keita yönetiminin askerler tarafından devrilmesini sevinçle karşıladığı, cuntanın Fransız askerlerini ülkeden kovmasından halkın memnuniyet duyduğu, çoğunluğun Rusya ile askeri işbirliğinin derinleştirilmesini desteklediği dikkate alındığında, Asımi Goita’nın 2024 Mart seçimlerinin en güçlü adayı olacağını ve liderliğini sürdüreceğini tahmin etmek güç olmasa gerektir. Cunta yönetiminin, son defa MİNUSMA’nın görev süresinin uzatılmasına karşı gelerek tüm batılı ülkeleri karşısına almasının, makul bir karar olmamakla birlikte, iç politika açısından getirisi olan bir tercih olduğu gözlenilmektedir. Askeri yönetimin, verilen sözlere rağmen, ülkeyi güvenlik açısından selamete çıkaramamasının derin bir siyasi bedeli olmayacağı belli olmaktadır. Mali Ordusunun, 1500 civarındaki Wagner unsurunun desteğiyle sürdürdüğü teröre karşı mücadele bünyesinde kaydedilen yüksek sayıda sivil kayıplar sadece dış mihrakların dikkatini çekmektedir. Mevcut koşullarda, gelecek aylar içinde, olağan dışı dramatik gelişmeler vuku bulmadığı takdirde, 2024 Şubat seçimlerinin ardından ülkenin geleceğinin asker kökenli sivil bir cumhurbaşkanına emanet edileceğini öngörebiliriz. Asker kökenli darbeci sivil devlet başkanları, maalesef, Afrika’nın değişmeyen siyasi kaderi olmayı sürdürmektedir.