Çetrefil bir konu.
Sığınmacı/mülteci konusu insani, hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasi boyutlarıyla, türlü meseleler ve trajediler barındırır.
Mültecilerin hukuki durumuna dair temel uluslararası belge 1951 tarihli BM Mülteci Sözleşmesi’dir. Türkiye bu sözleşmeyi ve sonraki eklerini imzaladı ama şartlı olarak. Buna göre, sadece batı’dan gelenler mülteci olarak kabul ediliyor. Yani, Suriyeliler ve Afganlar Türkiye’de mülteci statüsüne sahip değiller.
Türkiye sığınmacı/mülteci hareketlerinde, düzensiz göçte eskiden transit ülkeydi, ara istasyondu. Doğu’dan gelen ve ülkemize kaçak olarak giren yabancılar kısa bir süre kalıp, genellikle kaçakçıların yardımıyla kendilerini Avrupa’ya atıyorlardı. Özellikle son birkaç yıldır Avrupa’da düzensiz göçle mücadele ve önlemler sıkılaştırıldı. Türkiye de, Avrupa’ya gidilemediği takdirde en iyi ikinci alternatif ve hatta hedef ülke oldu. Yani, para kazanmak, yerleşmek için gelinen ülke halini de aldı.
Türkiye halen, 2011’den bu yana ülkelerinden kaçan (en az) 3.6 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır ve dünyada da en fazla sığınmacı barındıran ülkedir. Suriyelilerin Türkiye’deki statüsünün “geçici koruma altındaki kişiler” olduğunu bu vesileyle bir kez daha vurgulayalım. Suriyelilerden sonra Türkiye’deki en kalabalık grubu ise Afganlar oluşturuyorlar.
Afganlar da yollarda.
1979’daki Sovyet işgalinden başlayarak Afganistan’da ardı ardına gelen savaşlar ve her türlü zorluk, felaket nedeniyle farklı dönemlerde yüzbinlerce Afgan yurtdışına kaçtı. Birçoğu da batı komşusu İran’a geçti. Bugün İran’da kayıtlı ve kayıtsız yaşayan Afgan sayısı toplam 3 milyon civarındadır.
Türkiye’de görülen Afganlar; Afganistan’dan yola çıkanlar ile İran’da yaşayan Afganlardan gelenler. Afganistan’dan yola çıkanlar İran’a giriyor, boydan boya geçiyor ve toplamda 4000 km kadar bir yol katettikten sonra Türkiye’ye geliyorlar. İran’daki kamplardan gelenler de bu ülkeyi boydan boya geçiyor ve Türkiye’ye giriyorlar.
İran, Afganların batı istikametindeki düzensiz göçünde kilit konumda. Yaptırımlar altında ezilen ve ekonomisi çok zor durumda olan İran ülkesindeki Afganları batıya doğru itelemekte, Afganistan’dan gelenlere de yol vermekte. Yoksa onca insan İran’dan nasıl geçer, nasıl çıkar. Bu meseleyle ilgili olarak Türkiye ile İran arasında önleme konusunda işbirliği olup olmadığı, varsa, buna rağmen Afganların hala nasıl gelebildikleri, işbirliği yoksa neden olmadığı akla gelen sorular.
Meselenin Türkiye’ye giriş boyutu da ayrı bir konu. Afganların veya genel olarak yasadışı göçmenlerin Türkiye’ye veya aslında herhangi bir ülkeye girişlerini sıfırlamak mümkün olmasa da, kafileler halinde otobanlarda yürüyen, kamyonlarla taşınan Afganları görünce insanın şaşkınlıktan ağzı açık kalıyor. Terörle mücadele eden ve sınır güvenliği son derece sıkı olduğu varsayılan bir ülkenin sınırlarından bu kadar çok insan kafileler halinde nasıl bu kadar rahat geçebilir?
ABD’nin başlattığı karmaşa süreci.
ABD’nin farklı ülkelerde müdahil olduğu olayların akışı benzeşiyor. ABD kriz yaşanan ülkeye barış ve demokrasi adına giriyor, birçok insan ölüyor, büyük paralar harcanıyor. Sistem kuruldu, ülkeye düzen geldi deniliyor, ABD bir süre sonra ülkeden çıkınca, durum girdiği günkünden daha da beter oluyor.
Son olarak ABD’nin müttefiklere, ortaklara danışmadan aldığı Afganistan’dan çekilme kararı, Taliban’ın ülkeyi hızla tekrar ele geçirmesine giden süreci başlattı.
ABD Afganistan’da bulunduğu süre zarfında doğrudan bünyesinde veya çeşitli rollerde yakın çalıştığı Afganların ve ailelerinin güvenliğini sağlamak için bir planı (Müttefik Mülteci Operasyonu/Operation Allies Refuge) uygulamaya koydu. Konunun özü şu: ABD bu Afganları ülkesine götürecek. Birkaç kategori var. İlk kategoridekiler uçaklara konulup ABD hava üslerine götürülüyor, işlemleri burada tamamlanınca da ABD’de yaşama hakkına kavuşuyorlar. Diğer gruplar ise, Afganistan dışında bir ülkeye kendi imkanlarıyla gidecekler, bu ülkelerden başvuruda bulunacaklar ve başvuruları neticelenene kadar orada bekleyecekler. Bekleme süresi bir yıl ve belki biraz daha fazla. Her yönüyle tuhaf bir mekanizma.
Afganistan’ın komşuları ne yapıyor.
Afganistan’daki olaylar neticesinde yaşanacak yeni bir göç dalgası önce kuzey sınır komşuları olan Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ı etkileyecek. Bu ülkelerle olan sınır kapıları şimdiden Taliban’ın kontrolüne geçmiş durumda. Geçtiğimiz Cuma günü, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan Cumhurbaşkanlarının katıldıkları Orta Asya ülkeleri Devlet Başkanları toplantısında Afganistan’daki gelişmeler önemli bir yer tuttu. Liderler, gelişmelerin Orta Asya bölgesinin güvenliğine olan etkisinden kaynaklı kaygılarını dile getirdiler.
Diğer komşulara gelince; Çin sığınmacı akınına uğramaz, Taliban’la da konuşuyorlar, olaya esas olarak ekonomik çıkar, kuşak- yol projesi açısından bakıyorlar. Pakistan’ın zaten Taliban’la çok özel ilişkileri var. İran da Taliban’la görüşüyor ve en azından bugün için belli bir uyum sağladıkları söyleniyor. Afganistan’da görevli uluslararası kuruluş yetkililerinin ifadelerine göre, İran Suriye’de Esad rejimiyle birlikte savaşan Fatimiyun (Şii Afgan milisler) birliklerinden bir bölümünü Afganistan’a geri çekmiş. Ülkenin batı tarafındaki ana yollarda Fatimiyun ve Taliban kontrol noktaları anlaşmalı olarak yerlerini almışlar.
Garp kurnazı AB.
Geçtiğimiz yıllarda mültecilerle ilgili yaşanan olaylar Avrupa’da yabancı karşıtlığını ateşledi. Seçmen nezdinde prim yapan bir konu olunca, siyasi partiler de bu konu üzerinden oy toplama, en azından oy kaybetmeme, gayretine girdiler. Aşırı sağcı ve yabancı düşmanı temelde politika yapan Avusturya Başbakanı Kurz’dan Danimarka’nın sosyal demokrat Başbakanına kadar siyasi yelpazenin her kesiminden bu populist furyaya katılım oldu.
AB’nin sığınmacı konusundaki politikası garp kurnazlığı temelinde yürütülüyor. Amaçları Avrupa Birliği’nin veya kullandıkları bir diğer tabir olan Avrupa’nın etrafına duvar örmek. Bu kavrama, “Fort Europe” (Avrupa Kalesi) diyorlar. Doğu sınırını Ege’de çizdikleri bu alana mülteci girmemesini amaçlıyorlar.
Türkiye ne yapıyor.
Avrupalılar ve diğer bazı ülkeler Türkiye’yi tampon bölge ve sığınmacı barınağı gibi görüyor. Türkiye bu duruma içerliyor ama bir taraftan da, AB’yle de olumlu gündem kıtlığında bir işbirliği konusu yakalamış olmaktan memnun. Böylece, üzerinde konuşacak ve irtibatı koruyacak bir konu oluyor iki taraf için de.
Türkiye’de de siyasetçiler sığınmacılar konusunda laf yarıştırmaya ve didişmeye başladılar. Bu gibi çok hassas ve karmaşık bir konu iç politika sofrasında meze edilince, genellikle sağduyu gidiyor, başka bir şey geliyor.
Türkler, Afganistan’la tarihten gelen dostluğu, aynı şekilde Pakistan’la çok özel ilişkileri, bu kapsamda, Kurtuluş Savaşını desteklemek amacıyla 1919-1923 döneminde “Hint Müslümanlarının” yaptıkları yardımları unutmaz. Ama o gün yaşananlar, bugünkü konumuz olan Afgan göçü hakkında Türkiye’de her görüşten insanda ortaya çıkan merak ve kaygıya yanıtı sağlamıyor.
Geçtiğimiz günlerde tek tip askeri kamuflajla dolaşan Afganların sosyal medyadaki görüntüleri ayrıca merak ve kaygı uyandırdı. Görüntüler sahte mi, değil mi, sahte değilse niye öyle dolaşıyorlar? Sonra, iş bulmak için Türkiye’ye gelen bir Afgan iş bulamazsa ne yapacak? O kadar yolu gelip, eli boş olarak geri dönmeyecektir.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü istatistiklerinde 2014’den 29 Temmuz 2021 tarihine kadar olan 7 yıllık dönemde yakalanan Afgan düzensiz göçmenlerin, yani kaçak giriş yapanların toplam sayısı 507.805 olarak verilmekte. Bu insanlar Türkiye’de mi kaldılar, başka yere mi gittiler, geri mi gönderildiler?
“Yabancılar ve Uluslararası Koruma Yasası”nda (6458 sayılı) düzensiz göçmen yakalanınca yapılacak işlemler de belirlenmektedir. Buna göre, sınır dışı edilecek kişinin parası yok ise, (çoğu bu kategoridedir sanırım) seyahat masrafları Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesinden karşılanmaktadır. Bu da, Türk halkının ödediği vergilerin nereye harcandığıyla ilgili, işin bir diğer boyutu.
Bunlar hep spekülasyona açık olan ve açıklama isteyen konular. Bir de şu görülüyor; düzensiz göçmenleri önlemeye yönelik tedbirler sınırda alınmalıdır. Sınırı geçebilen düzensiz göçmen, girdiği ülkenin elinde kalır ve o ülkenin meselesi haline gelir.
Bunlarla bağlantılı bir konu da şu; Afganların başka ülkelere gitmeleri, ABD’nin birlikte çalıştığı Afganlar için koruma operasyonları başlatması Afganistan’daki gelişmeler ve bu ülkenin geleceği bakımından pek hayra alamet değil. Bu ortam ve gelişmeler, zaten pek çok bilinmeze sahip olan ve üzerinde görüş ayrılıkları bulunan, Türk askerinin Kabil havaalanını koruma sorumluluğunu üstlenmesi konusunda da Türkiye’de ilave tartışmalara yol açacak niteliktedir.